İstanbul’un fethi ve yaşadıklarımız

29 Mayıs 1453’te İstanbul Fatih Sultan Mehmet ve ordusu tarafından Fethedildi. Muhasara 52 gün sürdü. 40000 şehid verildi Bizans’tan ölenler ise ancak 5000 kişi kadar. Bunların 4000 kişisini de panikte kendi askerleri öldürdü. 558 senedir Türk ve İslam toprağı. İstanbul’un alınması için, 52 günlük muhasara aslında çok uzun bir zaman. Surları yıkacak önemli toplara sahip bir güç, İstanbul’u üç günde alırdı. Fatih belki de 2 günde işi bitirirdi. Peki neden 52 gün? Çünkü işin içinde merhamet var. İnsanlar ölmesin. Şehir harab olmasın. İstanbul alınırken bir tek evde bile yangın çıkmamıştır. Fatih isteseydi sabotörleri ile her tarafı yangın yerine çevirirdi. Yapmadı. Fatih’in top atışlarından kedi köpekler bile zarar görmedi. 
İşte günümüz İstanbul’unda yaşayan bazı gafiller, bu merhametten mahrumdur. Kimin olduğu bilinmeksizin yüzlerce iş yeri ve araç hain ellerce kundaklanıyor. Sade İstanbul’la da kalmıyor. Birçok yerde yanan yıkılanları görüyoruz. Bu kin ve düşmanlık niye? Fatih düşmanının evini başına yıkmadı ve şehri yakmadı. Bu günün sabotajları düşman ülkesinde de işlenmez. Vurmak, kırmak tarihte hiç kimseye yarar sağlamadı. 
Neron Roma’yı yakarken sevinen bir deliydi. Akıbeti belli. 
İngiliz İş adamı kiracılarından para alamayınca, İrlanda’da binlerce insanı evleri ile yaktı. Kendi de feci öldü… Sahi birçok yerdeki yakıp yıkmaların bir faydalı yönü var mı? Bence her yönden binlerce zararı var. Fırlatılan “Molotof”lar tüm insanlığa atılmaktadır. Bunlar ancak yarını düşünmeyen ve sadece yıkmaya programlı olanların işidir. Gençliklerine yazık. Bir şairimiz diyor k: 
“Yıkmak da yapmak gibi şeref mi verir/Emin ol onu en çulpa adamlar da becerir/Sen sade gösteriver kubbe diye/İki dakikada iner koskoca Süleymaniye/Yapmak mı? İşte heyhat o zaman/Bir Süleyman daha lazım yeniden bir de Sinan.”