İstanbul’un silüetini bozan gökdelenler

Bütün okuyucularımın, seyircilerimin ve dinleyicilerimin mübarek bayramlarını tebrik ediyorum… İstanbul büyükşehir belediye meclisi, 13 Ekim 2011’de, İstanbul’un silüetini korumaya dönük bir planı onayladı. Bazı TV kanalları ve gazeteler İstanbul silüeti için kampanyaya başladı. Evet İstanbul’un uzaktan tarihî görünüşü korunmalı, hatta daha da geliştirmeli. Ancak bazı kamu kuruluşları ve kamu arazileri özelleştirme kapsamında şartlı satıldığı halde, şartlar unutuldu. Satın alanların hakiki niyetleri bütün çıplaklığı ile ortaya çıktı. Kısa adı MMG olan Mimar ve Mühendisler Grubu, İstanbul silüetinin korunması için bildiriler ve mail mesajları yayınladı. Mimarlar ve mühendisler odalarının da çok güçlü sesleri çıkmalıydı. Bekliyoruz…
Gökdelenlerin, silüet ve görüntüden ziyade esas zararı; hava kirliliğine sebep olmasıdır. Böyle giderse, İstanbul üç tarafı deniz olmasına rağmen; bütün araçları elektrikli olsa da, yakın bir gelecekte hava kirliliğinde ölümcül hava sinyalleri verecektir. Zira gökdelenler denizden gelen temiz havalar için tam bir duvar görevi yapacaktır. Şehir nüfusunu genişlemesine yaymak yerine dikine toplarsak, insanları depo istifine sokarız. Şehir trafiği belli noktalarda çözümsüz krizlere hedef olacaktır. İstanbul’un dışında ve uzağında, gökdelen inşasına uygun arazilerde ayrı bir gökdelenler şehri kurulsun. İsteyen orada yaşar, isteyen burada. Bence İstanbul’da gökdelen yapılıp yapılmaması işi, referandumla şehir halkına sorulsun. Bir vapura ad koyarken bile halka soruluyor. Bugün bir köyde veya mahallede bile referandum yapıyoruz. Böyle yaygın bir anket de işi halleder.
Mimar Sinan gelmiş geçmiş ve insanlık tarihinin halen en büyük mimarıdır. Onun hassa başmimarı olarak bilmediğimiz iki görevi daha vardı: 1- Hangi maksatla yapılırsa yapılsın tarihî eserlerin korunup onarılması. 2- Sokaklarda insan ve araba trafiğini zorlaştıran ve görüntü bozan yerlerin yıktırılması. Biz mimar Sinan’a o kadar boş vermişiz ki, işi onun soyunun nereden geldiği şeklinde ciddiyetsiz bir noktaya taşıyan cahillerimiz var! Biraz da mimarlığına eğilsek ne kadar güzel olurdu. Şehirlerde insan gibi yaşardık.