Kâbe’nin duvarındaki “ahidnâme”nin hâli!..

Muhammed Zübeydî hazretleri hadîs, siyer ve târih ilimlerinde büyük bir âlimdi. 323 (m. 927) senesinde Suriye’de Humus’ta dünyaya geldi. Sonra Endülüs’ün (İspanya) Kurtuba (Cordoba) şehrine gidip yerleşti. 379 (m. 989) senesinde İşbiliye’de (Sevilla) vefât etti. Siyer kitabında şöyle anlatır:

Kureyş müşrikleri, Ebû Tâlib’in himâyesi sebebiyle, Resûlullah efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” ile mücâdele edemeyince âciz kaldılar. Bir yere toplanıp, Abdülmuttalib ve Hâşimoğullarıyla akrabâlığı, alışverişi, kız alıp vermeyi, konuşmayı yasaklayan bir ahidnâme yazıp, Hak Sübhânehü ve teâlânın adı ile and içtiler. O ahidnâmeyi bir ipeğe sarıp mumladılar, üzerini mühürlediler ve Kâbe’ye astılar. Bunun üzerine, Ebû Leheb hâriç bütün Abdülmuttalib ve Hâşimoğulları, evlerinin bulunduğu iki dağ arasındaki bir vâdide bulunan mahallelerine çekildiler… Üç sene orada kaldılar. Müslümânların günleri darlık ve sıkıntı içinde geçiyordu… Allahü teâlâ müşriklerin Kâbe’ye astıkları ahidnâmesine bir kurtçuk gönderdi. Ahidnâmedeki Allah ism-i şerîfinden başka tamâmını yiyip bitirdi…

Resûlullah efendimiz bu durumu amcası Ebû Tâlib’e bildirdi. Ebû Tâlib, Kureyşlilerin meclisine gitti. Onlara;

-Ey Kureyşliler! Size bir iş sebebiyle geldik. Bu hususta bize karşı âdil ve insâflı davranınız. Şöyle ki, Muhammed “aleyhisselâm” bana dedi ki; Kâbe’ye astığınız ahidnâmeye Allahü teâlâ bir kurtçuk musallat etmiştir. Bu kurtçuk, Allah isminden başka ahidnâmenin tamamını yiyip bitirmiştir. Ben Ondan asla hiç yalan işitmedim. O ahidnâmeye bakınız, eğer Muhammed’in “sallallahü aleyhi ve sellem” dediği doğru ise, Allah’tan korkun ve insanlardan utanın da, yaptığınız bu akılsızca işten vazgeçin. Eğer yalan söylemişse, Onu size bırakayım, himâye etmekten el çekeyim. O zamân Ona dilediğinizi yapınız…

Kureyşliler;

-Ey Ebû Tâlib! İyi düşünmüşsün, dediler. Bir kimse gönderip, Kâbe’de asılı ahidnâmeyi getirttiler. Açıp baktılar ki, içinde “Bismike Allahümme”den başka yazılmış olan yazıların hiçbiri kalmamış. Bunun üzerine Ebû Tâlib müşrikleri kınadı. Hiçbiri konuşamadı ve ahidnâmeden vazgeçtiler. Resûlullah efendimiz ve bütün akrabaları bulundukları vâdiden çıktılar. Kureyşliler de bir müddet onlarla alışveriş yaptılar, geçici olarak dost göründüler.