Kâbil’den doğan güneş!..

Büyük velî Muhammed Bâkibillah hazretleri, Silsile-i aliyyenin yirmi ikincisidir. İmam-ı Rabbani hazretlerinin hocasıdır. 1563 yılında Kâbil’de doğdu. Semerkand’a gidip, zamanın en büyük âlimlerinden olan Mevlanâ Sâdık-ı Hulvâni’den gerekli ilimleri öğrendi. Kısa zamanda, talebeler arasında en yüksek seviyeye ulaştı. Sonra tasavvufa yönelip, bu yolun büyük âlimlerinden bâtıni ilimleri öğrenerek yüksek dereceye kavuştu. Hâcegi Emkenegi hazretlerinin sohbetleri, Behaeddin Buhari ve halifelerinin ruhaniyetlerinin yardımı ile, bu büyükler silsilesine dahil oldu…
Muhammed Bâkibillah hazretleri hocasının emriyle Hindistan’a gidip, bir sene Lahor’da kaldı. Sonra Delhi’ye yerleşti. İki-üç sene gibi kısa bir müddette, pekçok âlim ve veli yetiştirdi. Onun yetiştirdiği büyüklerin başında, kendisinden sonra halifesi olan, İkinci Bin Yılın Müceddidi, İslam âlimlerinin gözbebeği İmam-ı Rabbani hazretleri gelir. Bütün talebelerinin yetiştirilmesini ona bıraktı.
Bu mübarek zat, emr-i maruf ve nehy-i münker yaparken, şiddet ve sertlik göstermezdi. Bir kimse dine uygun olmayan bir iş yapsa veya söz söylese, yumuşaklıkla, kinaye ve ima ile sakındırır, kalb kırmak istemezdi. Emr-i maruf yaparken, kendini diğer insanlardan ayırmamak ve üstün görmemek için çok gayret sarf ederdi…
Bâkibillah hazretleri, “Salih olmayanın yemekleri feyzin gelmesine engel olur” buyururdu. Evliyadan bir zat gelip; “Hâlimde bir bağlanma, kalbimde bir sıkıntı hissediyorum, fakat kabahatimin ne olduğunu bilemiyorum” dedi. Hâce hazretleri, “Yemeğinde ihtiyatsızlık vâki olmuş” buyurdu. “Her gün aynı yemekleri yiyorum” dedi. Hâce hazretleri, “İyi düşün” dedi. İyice düşününce, “Evet efendim şimdi hatırladım, yemek pişerken, helal olduğu şüpheli bir odun parçası yakılmıştı” dedi…
Bir gün, talebelerinden Hâce Hüsameddin’in haber vermesiyle, görevliler içki içen bir genci yakalayıp hapse attılar. Hâce hazretleri bunu duyunca, Hüsameddin’e sitem etti. O da; “Çok kötü bir gençtir” deyince, üzüntülü bir şekilde, derin bir âh çekip buyurdu ki:
“Sen kendini iyi gördüğünden o sana kötü görünüyor. Fakat biz kendimizi ondan farklı görmüyoruz. Nasıl olur da onu kötüleriz?”
Sonra genci, hapisten çıkardılar. O da, komşusu Hâce hazretlerinin yakın ilgisi karşısında son derece memnun olup, günahlarına tevbe ederek salihlerden oldu.