Kânûnî Sultân Süleymân Hân hakkında…

Birkaç gün önce bir kişi, Kânûnî Sultân Süleymân Hân ve Osmânlının en büyük âlimlerinden Şeyhul-islâm Ebussuûd Efendi hakkında, uygun olmayan bazı sözler söyledi. Böylece Osmânlının en ihtişâmlı pâdişâhı ve en büyük âlimlerinden biri hakkında yapılan menfî propagandaların hangi boyutlara ulaşmış olduğunu gördüm ve anladım.

Büyük şahsiyetler hakkındaki bilgilerimizi, makbûl ve mu’teber kaynaklardan almamızın ne kadar zarûrî olduğu, böylece bir kerre daha açık-seçik bir tarzda ortaya çıkmıştır. Bu vesîleyle, ben de sizlere, bu iki önemli şahsiyet hakkında, mu’teber kaynaklarda geçen bazı bilgileri, deryâdan damla misâli takdîm etmek istedim…

Babası Yavuz Sultân Selîm Hân, annesi Âişe Hafsa Sultân olan ve 27 Nisan 1495’te Trabzon’da doğan Sultân Birinci Süleymân Hân, Osmânlı Devletinin 10. Sultânı ve İslâm halîfelerinin de 75.sidir. “Kânûnî” sıfatıyla meşhûr olan bu zâta, Avrupalılar, “Büyük Türk” ve “Muhteşem Süleymân” lâkaplarını vermişlerdir.

Özet olarak bildirecek olursak, tahta cülûsu: 30 Eylül 1520, Saltanatı: 46 yıl, Vefâtı: 7 Eylül 1566, Kabri: İstanbul’da Süleymâniye Câmii Bahçesi’ndedir.

On beş yaşına kadar Trabzon’da kalarak, babası Yavuz Sultân Selîm’in vazîfelendirdiği devrin büyük âlimlerinden çok ciddî dersler almıştır.

Yavuz Sultân Selîm Hân’ın vefâtında, Manisa’da bulunan Şehzâde Süleymân, Vezîr-i A’zam Pîrî Mehmed Paşa vâsıtasıyla İstanbul’a davet edilip 30 Eylül 1520’de tahta çıkmıştır.

Sultân Süleymân Hân devrinde, “Türk Asrı” denilen on altıncı yüzyılın ortalarında, Osmânlı Devletinin kara ve deniz orduları dünyâda birinciydi. Kültür ve San’at faaliyetleri de zirvede, doruk noktasındaydı… İlim, kültür ve san’at müesseselerinde Kânûnî’nin himâyesinde, kıymetli şahsiyetler yetişip her biri eşsiz eserler vermişlerdir. Devrinde yetişen tefsîr, hadîs, fıkıh ve diğer İslâmî ilimlerde; Ahmed İbn-i Kemâl Paşa-zâde, Ebüssuûd Efendi, Zenbilli Alî Cemâlî Efendi, Taşköprülü-zâde, Kınalı-zâde Alî Efendi, Coğrafya’da Pîrî Reîs ve Seydî Alî Reîs ile nice edîb ve şâirler, minyatürde ve târih yazıcılığında Matrakçı Nasûh meşhûrdu. Bu devirde yetişen Mî’mâr Koca Sinân, Türk-İslâm san’atının şâheserleri olan eserler yaptı.

Kânûnî Sultan Süleymân Hân, çok eser yaptırdı. İstanbul’da Süleymâniye Câmii ve külliyesi, Sultân Selîm, Şehzâdebaşı, Cihangîr câmileri; Rodos’ta kendi adıyla anılan bir câmi; yine Anadolu, Rumeli ve Adalar’da muhteşem câmiler; medreseler, hastahâneler, yollar ve köprüler, Büyük Sultân’dan günümüze kalan bazı yâdigârlardır.