Kızını rüyasında görmüştü…

Kızını rüyasında görmüştü…



“1,5 yaşındaki kızını annesinin kucağına vererek kocası ile ‘Gurbet Kervanı’na katılmıştı…”

 

Hacı Büşra Ebe, insanlara faydalı olmak için dünyaya gelen “nadir” insanlardan biriydi. Bursa asıllı Üsküdar doğumluydu. Kafkas Kökenlilerdi. Geniş arazi sahibi olan dedesinden eşkıya haraç isteyip amcasını öldürünce İstanbul’a gelip Üsküdar’a yerleşmişlerdi.

Dedesi ve babasının ölümünden sonra zor günler geçiren annesi onu, henüz 14 yaşında talebe iken Bursa’daki akrabasının oğluna kaçırtmıştı. Bunu hiç affedemiyordu.

14 kişilik aileye gelin giden Üsküdar’ın nazlı kızı Büşra gelin, evin ve köyün bitmez-tükenmez işlerinden bıkınca, kayınbabasını ikna ederek ebelik kursuna gidip diploma almış, sonra da köy köy dolaşarak yüzlerce çocuğun doğumuna yardımcı olmuştu. Göbek adını, kız doğarsa Fatıma, erkek doğarsa Muhammed ismini çağrıştıran Mehmet ismi koymuştu. O yıllarda Peygamber Efendimizin ismine hürmeten adı rastgele söylenmemiş olur diyerek Mehmet ismi verirlerdi.

Büşra gelin Almanya’ya işçi alımı başlayınca da 1,5 yaşındaki kızını annesinin kucağına vererek kocası ile “Gurbet Kervanı”na katılarak önce Münih’e sonra Köln’e gelmişlerdi…

Artık Büşra Ebe’nin hayatı; iş, yeme-içme, ibadet, dua ve istirahatten ibaretti. Büşra Ebe hasret acıları çekiyor, her gece kızını rüyada görme umuduyla dua ede ede uyuyordu. Kızını bir kere “anne sana geliyorum” diye kanatlanıp beyaz gelinlik giyerek uçarken görmüş, günlerce gözyaşı dökmüştü.

Annesinin evinde telefon yoktu. Çocuk telefondan korkup ağlıyordu. Mektupla haberleşiyorlardı annesiyle artık. Çocuk çok iyi idi, tombul tombul büyüyor, güldükçe yanaklarında güller açıyordu.

Büşra Ebe çocukluğunda sağlam bir dinî eğitim almıştı. 7 yaşından beri namaz kılar, oruç tutardı. Tesettüre uygun bir giyinişi vardı. Sonradan hacı hoca olan bazı iş arkadaşı kadınlar “Sen ne biçim İstanbullusun? Burası Avrupa” diye onun kılık kıyafetiyle alay bile ederlerdi… Geldiği günden beri, güzel bulduğu ne varsa kızı için almış, eliyle örgüler örüp elbiseler dikmiş, valizini doldurmuştu. Hem artık izne gidince, yavrusunu da alıp gelecek ve bir daha yanından hiç ayırmayacaktı. Çocuğunun odasını bile dizmiş, özene bezene donatmıştı.

Böylece Büşra Ebe 1,5 yıl kızının yüzünü görmeden sesini duymadan, çalıştı durdu. Ve izin alır almaz havaalanına koştu. Uçakta ağzı dili kurumuş, kalbi duracak gibi olmuştu… DEVAMI YARIN