Köprüyü geçenler ve geçemeyenler!..

Allahü teâlâyı ve Onun sevdiklerini seven, sevdiklerini unutmaz, hep hatırlar, itaât ve zikreder. İyi bir mü’min; ibâdetlerini yapar, kendine lâzım olan ilmi öğrenir, hiç kimseye kötülük yapmaz, harâmlardan sakınır, kimsenin malına göz dikmez ve öleceğini de hiç aklından çıkarmaz. Böyle bir kimsenin kalbi, dünya işleri ile meşgul olurken Allahü teâlâyı bir ân bile unutmaz. Bütün hareketleri, işleri, sözleri, okumaları, dinlemeleri, hep Allah rızâsı için olur. Böyle olunca, insanın her uzvu ve kalbi Allahü teâlâya yönelmiş olur, hep Onu zikreder yani hâtırlar.
Cenâb-ı Hak, emirlerini ve yasaklarını unutmayan, itaât edenlere her zaman yardım eder. Nitekim Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyuruldu ki:
“Allah size yardım ederse, kimse size gâlip gelemez. Size yardım etmezse, kimse yardım edemez.”
Şu menkıbe tam da konumuza uygun düştü… Gencin birisi, bir köye gidiyormuş. O köyün yolu da bir vâdiden geçiyormuş. O vâdiden geçmek için de, sadece bir asma köprü varmış. Ancak, bu köprünün bağları da çok zayıf olduğundan, geçmek çok tehlikeliymiş. Genç, köprünün başına   gelince, hiç tereddüt etmeden, etrafını seyrederek rahat bir şekilde karşıya geçip, yoluna devam etmiş…
O sırada, köprünün başına başka bir kimse gelmiş. Bakmış ki asma köprü ha düştü ha düşecek! Önce uzun uzun duâlar etmiş, sonra da karşıya geçmek istemiş. Fakat üzerine çıkar çıkmaz köprünün bağları kopmuş ve adamın cansız bedeni vâdinin derinliklerine yuvarlanmış…
Yamaçtan bu hâli seyretmekte olan salihlerden bir zât, gördüklerine hayret etmiş. Kalbinden Allahü teâlâya yalvararak, bunun hikmetini öğrenmek istemiş ve yatmış. Gece, rüyâsında kendisine şöyle denmiş:
“Köprüyü rahatça geçen o genç, gece gündüz hep Allahü teâlâyı hatırlar, itâat ederdi. Köprünün başına gelinceye kadar da hep Allahü teâlâ ile idi, yani Onu zikrediyordu. Genç, Cenâb-ı Hakkı hiç unutmadığı, her zaman itâat ettiği için, Allahü teâlâ da, onu köprüde unutmadı. Bu sebeple genç, köprüden  karşıya  rahat bir şekilde geçti. Köprüden geçemeyen kimse ise, tehlikeyi görünce, Allahü  teâlâyı zikretmeye, duâ etmeye başladı. O da önceden Allahü teâlâ ile beraber olsaydı, yâni ibâdetlerini yapsa, itâat etseydi, Cenâb-ı Hak da, köprüde onunla beraber olur, yâni ona da yardım ederdi…”