Kötü ahlaklılarla görüşmemelidir

Kötü ahlaklılarla görüşmemelidir



Dünyâ ve âhırette elem ve kederlerden kurtulmak isteyenler, kötü ahlâk sahipleriyle görüşmemelidirler.

 

Irâkîzâde Mehmed Efendi Osmanlı tasavvuf büyüklerinden olup, Çerkezdir. 922 (m. 1516) senesinde Medîne-i münevverede mücavir iken vefât etti. Sohbetlerinde buyurdu ki:

“Azaların içinde sadece dil ile şükreden kimsenin şükrü az olur. Çünkü gözün şükrü, bir hayır gördüğü zaman onu almak, şer gördüğü zaman örtmektir. Kulağın şükrü, bir hayır işittiği zaman onu ezberlemek, şer işitirse onu unutmaktır. Ellerin şükrü, onlara hak olandan başkasını tutmamaktır. Midenin şükrü, ilim ve hilim ile dolu olmak, ayakların şükrü de, iyilikten başkasına gitmemektir. Kim böyle yaparsa gerçek şükredenlerden olur.” “Din kardeşini gıyabında çekiştirir de, yüzüne gelince ona sevgi izhar eden ve hemen onu öven kişinin aklına şaşarım.” “Kim insanların şeref ve haysiyetiyle oynadığı halde (Allah’ın kendisini sevdiğini) iddia ederse, şüphesiz o bir yalancıdır. Çünkü o bir şeytandır. Şeytan ise Allahü teâlânın düşmanıdır.” “Sizden biri, bir eser yazacak olursa, daha çok manâ bakımından doğruluğuna dikkat etsin.” “Alimin sözü doğru, yediği helal ve dünya malına karşı sevgisi yok ise zühdü çok olur. Ne yazık ki, bugün bu üç hasletten bir tanesini bile onların birinde göremiyoruz. Bu durumlarıyla onlara nasıl gülelim ve nasıl yüz verelim. Bu vasıfları kendinde bulundurmayanlar, ilim sahibi olduklarını, nasıl söylerler. Onlar dünyaya sarılır, dünyayı birbirinden kıskanırlar. Dünyalık için birbirine haset ederler. Devlet adamlarının yanında birbirlerini çekiştirir ve gıybet ederler. Maksatları, ellerine geçen dünyalığı, başkalarına kaptırmamak ve fânî şeyleri ellerinden kaçırmamaktır. Yazıklar olsun ey âlimler! Siz peygamberlerin varisleriydiniz, ilim alırken birçok vazîfeler yüklenmiş oldunuz. Şimdi o vazîfeleri yapmıyorsunuz, ilminizi şeref vesilesi yapıp onunla dünyalık kazanmaya bakıyorsunuz. Ahirette, Cehenneme ilk atılan zümre olmaktan nasıl korkmuyorsunuz, anlamıyorum.” “Övülmekten hoşlanmak kadar ahmaklık düşünülemez.” “Dünya ve ahirette elem ve kederlerden kurtulmak isteyenler, kötü ahlak sahipleriyle görüşmemelidirler.” “Tasavvuf nedir? diye sorulunca buyurdu ki: Tasavvuf üç mânâya gelir, ilki marifet nuruna arif olmak ve vera hâlini kaybetmemektir, ikincisi, dış görünüşünü batıl olan şeylerden alıkoymaktır. Sonuncusu ise kerametlerini gizlemektir.” 

Comments are closed.