Kötü âlimler için acı azaplar var!

Hâris bin Miskin hazretleri Mâliki fıkıh âlimidir. 154 (m. 771)’de Mısır’da doğdu. Zamanın büyük âlimlerinden hadis ve fıkıh ilmi tahsil ettikten sonra Kahire Kadılığına tayin edilen Haris hazretleri, kadılığı sırasında bid’atlarla mücadele etti. 250 (m. 864)’de Kahire’de vefat etti.

Şöyle buyurdu:

Bekâra sûresinin 269. âyet-i kerîmesinde meâlen buyuruldu ki: “(Allahü teâlâ) dilediği kimseye hikmet verir. Kime ki hikmet verilmiş ise, muhakkak ona çok hayır verilmiştir.” Bu âyet-i kerîmede geçen hikmet kelimesi, faydalı ilim olarak bildirildi. Abdullah İbni Abbâs (radıyallahü anhümâ) bu kelimeyi “Helâl ve haram ilmi” diye tefsîr etmiştir. Âlimlerin çoğu, bunun fıkıh ilmi olduğunu bildirmektedir. Hikmet lügatta ilim ile amel manâsınadır. Bu ikisini kendinde bulunduran yüksek âlimlere fakih denilmiştir.
Fıkıh ilminin faziletine dâir birçok âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîf mevcûttur. Fakîhler için çok müjdeler vardır. Ancak ilmi ile âmil olmayanlar bu faziletlerden mahrumdurlar. Kötü âlimler için çok acı azaplar bildirilmiştir. Resûlullah efendimize (sallallahü aleyhi ve sellem) mahlûkâtın en kötülerinin kim olduğu suâl edildiğinde; “Kötü âlimlerdir” buyurmuştur. Bütün bunlardan iyi anlaşılıyor ki, ilim öğrenmeli, bu ilimle amel etmeli, yani ilim ile amel birlikte bulunmalıdır. Hadîs-i şerîflerde; “(İlim öğrenmeyen) câhile bir kerre, (ilim öğrendiği hâlde ilmi ile amel etmeyen) âlime yetmiş kere yazıklar olsun” ve “Şeytana karşı bir fakîh, bin âbidden (ibâdeti çok yapandan) daha kuvvetlidir” buyuruldu. Şeytana karşı kuvvetli olmak, ilmi ile amel eden âlimlere mahsûstur. İlmi olup ameli olmayan kimse, şeytana karşı kuvvetli olmak şöyle dursun, bilakis onun oyuncağı olur.
Bazıları fıkıh ilmi deyince, fetvâları bilmek, fetvâların inceliklerine ve illetlerine vâkıf olmak ilmini anlamışlardır. Hâlbuki, âlimlerin çoğunun bildirdiklerine göre fıkıh, bunlarla beraber, âhıret ilmini, nefsin yaptıracağı çok ince hileleri bilmek, âhırette karşılaşacağı şeyleri iyi anlamak, dünyaya ehemmiyet vermeyip onu hakîr görmek ilmidir. Hasen-i Basrî hazretleri buyurdu ki: “Hakîkî fakih, dünyaya kıymet vermeyip âhırete rağbet eden, hatâlarını görebilen, Rabbine ibâdette devamlı olan, şüphelilerden uzak duran, başkalarının herhangi bir şeyine zarar vermekten sakınan âlim zâttir.”

Comments are closed.