Kötü arkadaşlardan sakın!

Kötü arkadaşlardan sakın!



İstanbul’da yetişen velilerden Abdülehad Nuri hazretleri devrinde vezirlerden biri, bir kese “altın” alıp hediye etti bu büyük veliye.

Sonra da böbürlendi.

İçinden “Bu kadar kıymetli hediyeyi kimse veremez” dedi.

Büyük veli bunu sezdi.

Ve o vezire;

“Bu altınları verdim diye mi böbürleniyorsun. Bunlar; bizim gözümüzde topraktan farksızdır” buyurdu.

Sonrası malum…

altınlar “toprak” oldu…

● ● ●

Bu büyük zat, bir gence “Kötü arkadaşlardan sakın evlâdım! Onlar; Allah’ın merhametini ileri sürüp seni aldatırlar” buyurdu.

Genç, anlayamadı.

Ve büyük zata;

“Allahü teâlâ merhametli değil mi efendim?” diye sordu.

Cevabında;

“Elbette merhametlidir. Ama azabı da çok şiddetlidir. Kâfirleri ve günah işleyenleri yakar” buyurdu.

● ● ●

Bir gün de bazı dostlarına;

“Emr-i maruf, yani dine hizmet etmek kime nasip olursa, çok sevinsin, çok şükretsin” buyurdu.

Dostları;

“Bu iş, çok mu sevaptır efendim?” dediklerinde;

“Elbette… Bir beldede küfre karşı emr-i maruf yapılırsa, Allahü teâlâ o beldenin hak ettiği azabı tehir eder. Emr-i maruf yapılmayan beldeye ise azab-ı ilâhî gelir” buyurdu.