Kötülüklerin başı kalbin gâfletidir

Mubâh olan şeylere düşkün olmak, kalbi dünyaya çevirir. İnsan çok mal toplamak ister. Mal toplamayı düşündükçe, Allahü teâlâyı unutmaya başlar. Bütün kötülüklerin başı, kalbin Allahü teâlâdan gâfil olmasıdır.
İnsan, mubâh olan dünyâ işlerine çok dalarsa, şüpheli olanları yapmaya başlar. Çünkü mide helâl ile dolunca, şehvet harekete geçer, câiz olmayan şeyler yapılabilir. Zenginlere, mal, mülk, mevki sahiplerine imrenerek bakmak da, dünya hırsını arttırır, onlar gibi olmak ister ve harâmdan mal toplamaya başlar. Bunun içindir ki, Resûlullah efendimiz; (Dünyâya gönül bağlamak, günâhların başıdır) buyurmuşlardır.
Mubâh olan şeylere düşkün olmak, kalbi dünyaya çevirir. Çok mal toplamak ister. Bunu da, günâh işlemeden yapamaz. Mal toplamayı düşündükçe, Allahü teâlâyı unutmaya başlar. Bütün kötülüklerin başı, kalbin Allahü teâlâdan gâfil olmasıdır. Süfyân-ı Sevrî hazretleri, birisi ile birlikte evin kapısında dururken, önlerinden, süslenmiş bir kimse geçer. Arkadaşı, bu adama bakarken, Süfyân-ı Sevrî hazretleri, mâni olup;
-Eğer sizler bakmamış olsanız, böyle isrâf yapmazdı. Bunun isrâf günâhına, siz de ortak oluyorsunuz buyurur.
Kur’ân-ı kerîmi, mevlidleri mûsîki ile, gazel okur gibi okuyan hâfızların da, günâha girmelerine sebep, onları dinleyenlerdir. Günâha sebep olanlar da, işleyenler gibi azâb görürler.
Selçuklu Sultânı Rükneddîn, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretlerine beş kese altın gönderir. O da bu altınları çamurların içine atılmasını emreder. Bazı kimseler, bu altınları almak için çamurun içine dalarlar, üstleri, başları, yüzleri çamurdan görünmez hâle gelir. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretleri, talebelerine onların bu vaziyetlerini göstererek; “Bu altınlar, şu gördüğünüz dünya ehlinin üstünü başını batırdığı gibi, âhiret ehli olanların da kalbini karartır, kirletir. Çeşitli günahlara sevk edip, ibâdetlerden alıkoyar. Sözlerimi yanlış anlamayınız. Dünya için çalışmayınız demiyorum, bunların sevgisini kalbinize koymayınız diyorum. Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya, yarın ölecekmiş gibi âhirete çalışmak lâzım geldiğini herkes bilir. Dikkat edilecek nokta; hırs ve tamâhkârlık yapmadan kanâat üzere bulunmaktır. Dünyada, âhiret saâdeti için çalışmalı, kazanmalı, niyeti düzeltmelidir. Çünkü İslâmiyet, insanlara faydalı olmayı emreder. En büyük saâdet, en büyük sermâye, helâlinden kazanıp, hayır ve hasenât yaparak âhirete göndermektir. Asıl sermâye, mal, mülk, para sâhibi olmak değil, ilim, amel, ihlâs ve güzel ahlâk sâhibi olmaktır” buyurur.
Netice olarak dinimiz, malı, dünyalık olan şeyleri kötülememiş, bunlara olan sevginin, insanı felâkete sürükleyeceğini bildirmiştir. Seyyid Sıbgatullah Arvâsî hazretlerinin buyurduğu gibi:
“Bir şey için olan hırs ve gayret, ona olan sevginin netîcesidir.”

Comments are closed.