KUDÜS KADISI Sakızadalı Sadık Efendi

Sakızadalı Sadık Efendi Osmanlı âlimlerindendir. Ege’de Sakız adasında doğdu. Medrese tahsilinden sonra Sakız Mahkemesi’nde katiplik, Kütahya ve Kudüs’te kadılık yaptı. Kudüs’te iken yazdığı Nevâdirü’l-fıkhiyye ve Sürre-tül-fetâvâ isimli kitapları meşhurdur. 1059 (m. 1649)’da vefat etti. Sürre-tül-fetâvâ kitabında buyuruyor ki:
Âkil ve bâliğ olan Müslümanın, tam mülkü olan ve helal yoldan gelmiş olan zekat malının miktarı, nisap miktarı olduktan bir sene sonra, bu malın belli miktarını sekiz sınıf Müslümandan bir veya birkaçına vermesine zekat denir. Emîrülmü’minîn Alî “kerremallahü vecheh” buyuruyor: Resûlullah Efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, Veda Haccında buyurdu ki: “Malınızın zekatını veriniz! Biliniz ki, zekatını vermeyenlerin, namazı, orucu, haccı ve cihadı ve imanı yoktur.” Yani zekat vermeyi vazife bilmez, farz olduğuna inanmaz, vermediği için üzülmez, günaha girdiğini bilmezse, kâfir olur. Senelerce zekat vermeyenlerin zekat borçları birikerek, bütün malını kaplar. Malı kendinin sanıp, Müslümanların o malda hakkı olduğunu hatırına bile getirmez. Böyle kimseler Müslüman olarak tanınır. Fakat bunlardan, imanını kurtaran pek nadir olur…
Zekat vermek, Kur’ân-ı kerîmin otuziki yerinde namazla birlikde emredilmektedir. Tevbe sûresi, otuzdördüncü âyet-i kerîmesi, böyle kimseler için olup, meâl-i şerîfi, “Malı, parayı biriktirip zekatını, Müslüman fakirlere vermeyenlere çok acı azabı müjdele!)dir. Bu azabı, bundan sonraki âyet-i kerîme bildirmekde olup, meâl-i şerîfinde; “Zekatı verilmeyen mallar, paralar, cehennem ateşinde kızdırılıp, sahiplerinin alınlarına, böğürlerine, sırtlarına mühür basar gibi bastırılacaktır” buyurulmuştur.
Sahîh-i Müslim’deki bir hadîs-i şerifte, “Ey Adem oğlu! Benim malım, benim malım dersin. O maldan senin olan, yiyerek yok ettiğin, giyerek eskittiğin ve Allah için vererek, sonsuz yaşattığındır” buyuruldu. Eğer malını seviyorsan, niçin düşmanlarına bırakıp da gidiyorsun. Sevdiğinden ayrılma, beraber götür! Hepsini veremezsen, bari kendini de, bir vâris yerine koyup, hisseni ahiret yolunda gönder. Bunu da yapamazsan, bari, zekatını ver de, azaptan kurtul!

Comments are closed.