Küfre düşmekten çok korkmalıdır

Küfre düşmekten çok korkmalıdır



Küfürden çok korkmalı, az konuşmalıdır. Hadis-i şerifte, (Hep hayırlı, faydalı konuşunuz. Yâhut susunuz!) buyuruldu.

 

Abdülcelîl Efendi Osmanlı evliyasından olup Kâhire’deki Mevlevî dergâhı şeyhlerindendir. On yedinci yüzyılda yaşamıştır. Konya’da doğdu. Babası Mevlevî şeyhlerinden Çelebi Alâüddîn Efendidir. Küçük yaştan îtibâren babasından zâhirî ilimleri öğrendi. Mevlânâ Celâleddîn Rûmî hazretlerinin mânevî işâretleri ile Kâhire’deki Mevlevî dergâhına giderek şeyhlik yaptı, orada vefat etti. Bir dersinde şunları anlattı:

Müslüman, îmanın gitmesine sebep olan şeyden tövbe etmedikçe, yalnız (Kelime-i şehâdet) söylemekle veya namaz kılmakla, Müslüman olmaz. Mürted olacak şeyi yaptığını inkâr etmesi de tövbe olur. Tövbe etmeden ölürse, Cehennem ateşinde ebedî olarak azap görür. Bunun için, küfürden çok korkmalı, az konuşmalıdır. Hadis-i şerifte, (Hep hayırlı, faydalı konuşunuz. Yâhut susunuz!) buyuruldu. Ciddî olmalı, latîfeci, oyuncu olmamalıdır. Dîne, akla, insanlığa uygun olmayan şeyler yapmamalıdır. Kendisini küfürden muhâfaza etmesi için, Allahü teâlâya çok dua etmelidir. Hadis-i şerifte, (Şirkten sakınınız. Şirk, karıncanın ayak sesinden daha gizlidir) buyuruldu. Bu hadis-i şerifteki şirk, küfür demektir. Bu kadar gizli olan şeyden korunmak nasıl olur denilince, (Allahümme innâ ne’ûzü bike en-nüşrike-bike şey’en na’lemühu ve nes-tagfirüke limâ lâ-na’lemühu duâsını okuyunuz!) buyuruldu. Bu duâyı sabah ve akşam çok okumalıdır.

Kâfirlerin, Cehennem ateşinde sonsuz azap görecekleri, Cennete hiç girmeyecekleri söz birliği ile bildirilmiştir. Kâfir, dünyada sonsuz yaşasaydı, sonsuz kâfir kalmak niyetinde olduğu için, cezâsı da sonsuz azaptır. Allahü teâlâ, her şeyin hâlikı, sahibidir. Mülkünde dilediğini yapması hakkıdır. Ona, niçin böyle yaptın demeye kimsenin hakkı yoktur. Bir şeyin sahibinin, o şeyi dilediği gibi kullanmasına zulüm denmez. Allahü teâlâ, Kur’an-ı kerimde, zâlim olmadığını, hiçbir mahlûkuna zulüm yapmadığını bildirmektedir.

Allahü teâlânın “Esmâ-i hüsnâ”sı vardır. Bu isimleri de, kendi varlığı gibi ezelîdir. Bu doksandokuz isminin arasında bulunan (Müntekim) ve (Şedîd-ül-ikâb) gibi isimlerinden dolayı yedi Cehennemi yarattı. (Rahman) ve (Rahîm) ve (Gaffâr) ve (Latîf) ve (Raûf) gibi ismlerinden dolayı, sekiz Cenneti yarattı. Cehenneme ve Cennete gitmeye sebep olacak şeyleri ezelde ayırt etti. Çok merhametli olduğu için, bunları kullarına bildirdi. (Cehenneme girmeye sebep olan şeyleri yapmayınız! Onun ateşi çok şiddetlidir. Dayanamazsınız!) diyerek, kullarına tekrar tekrar haber verdi. Sonsuz olan Cennet nîmetlerine kavuşturacak şeyleri yaparak, dünyada ve âhirette rahat ve mesut yaşamaya dâvet etti. Bu dâveti beğenip seçmeleri için, insanlara akıl ve irâde, ihtiyâr nîmetlerini de verdi.