Kurban ibâdetinin önemi ve kurban kesmenin fazileti

Bilindiği üzere “Kurbân ibâdeti”, dünyâya gönderilen ilk insan ve aynı zamanda ilk Peygamber olan Hazreti Âdem’den beri bilinen ve yapılagelen bir ibâdettir.
Bazı ehliyetsiz ve konunun uzmanı olmayan kişilerin, zaman zaman, radyo ve televizyonlarda kurbân mevzûu ile alâkalı olarak gelişigüzel söyledikleri; kitap, dergi ve gazetelerde yazdıkları, nakle ve akl-ı selîme uymayan, indî söz ve yazılarına rastlıyoruz; tabîî ki bu kıymetsiz söz ve yazılara itibâr edilemez…
Kurbân ibâdeti, Kur’ân-ı kerîmde [Bakara Sûresi, 67-71, 196; Mâide Sûresi, 2, 27, 95, 97, 103; Hac Sûresi, 34, 36-37; Sâffât Sûresi, 102-107; Fetih Sûresi, 25; Kevser Sûresi, 2] muhtelif yönleriyle beyân buyurulmaktadır. Bu konuda, Peygamber Efendimizin de birçok hadis-i şerifleri vardır.
İslâm âlimleri de, gerek konuyla alâkalı âyet-i kerîmelerin tefsîrlerinde, gerek hadîs-i şerîf şerhlerinde, gerekse fıkıh kitaplarında kurbân hakkında çok değerli bilgiler vermişlerdir. 14 asırdan beri de, kurbânla mükellef olan bütün Müslümânlar bu ibâdeti yapagelmişlerdir.

“HER ÜMMET İÇİN…”
Son İlâhî kitap olan Kur’ân-ı kerîmde Hac sûresinin 34. âyet-i kerîmesinde meâlen şöyle buyurulmaktadır:
“Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanların üzerlerine O’nun adını anarak kurbân kesmeyi meşrû’ kıldık…”
Bakara 196; Mâide 2, 95, 97 ve Fetih 25‘te hacda kesilecek kurbânlar; Mâide sûresinin 27. âyetinde, Âdem aleyhisselâmın 2 oğlunun kestikleri kurbân, 103. âyetinde adak kurbânı; Hac suresinin 36-37. âyetlerinde umûmî olarak kurbân ibâdeti; Sâffât suresinin 102-107. âyetlerinde de Hazret-i İbrâhîm aleyhisselâm’ın kestiği kurbân zikrolunmuştur.
Kevser sûresinde ise, Peygamber Efendimize farz olan, fakat (Hanefî mezhebine göre) ümmetinden zengin olanlara vâcip kılınan, (Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre ise sünnet-i müekkede olan) kurbân beyân buyurulmaktadır.
Kurbân nisâbına mâlik olan ve gerekli diğer şartları taşıyan bir Müslümânın kurbân kesmesi vâciptir; zarûretsiz kurbân kesmemek günâhtır.
Kurbân hayvânını fakîrlere veya hayır ve yardım cemiyetlerine diri olarak sadaka vermek kurbân olmaz. Kurbânlık hayvânı kesmek, kanını akıtmak şarttır…
“Kurbân”, “davar [koç, koyun, anası gibi gösterişli 6 aylık kuzu ve keçi], sığır [inek, dana, öküz, boğa, manda] veya deveyi, Kurbân Bayramının ilk üç gününde [Şâfiî mezhebinde 4. günde de kesmek câizdir], kurbân niyeti ile kesmek” demektir.
Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
“Sevâp umarak kurbân kesen, Cehennemden korunur.” [Taberânî]
“Kurbân Bayramında yapılan amellerden, Allahü teâlâ katında, kurbân kesmekten daha kıymetlisi yoktur. Daha kanı yere düşmeden, Allahü teâlâ, onu muhâfaza eder. Onunla nefsinizi tezkiye edin, onu seve seve kesin.” [Tirmizî]
“Kurbânlarınızı gönül hoşluğu ile kesin! Çünkü hiçbir Müslümân yoktur ki, kurbânını kıbleye döndürüp kessin de, bunun kanı, boynuzu, yünü, her şeyi kıyâmette kendi mîzânına konan sevâbı olmasın.”[Deylemî]
“Kurbânlarınız semiz olsun. Onlar, Sırâtta bineklerinizdir.” [Zâdü’l-mukvîn]

NİÇİN BAYRAM YAPILIR?
Sevgili Peygamberimizin amcazâdesi ve dâmâdı Hazret-i Alî (radıyallahü anh), bir gün, bir kalabalığı eğlence içinde görüp, böyle eğlenip neş’elenmelerinin sebebini sorduğunda onlar, “Bugün bizim bayramımızdır” dediler. Bunun üzerine Hazret-i Alî Efendimiz de; “Günâh işlemediğimiz günler de bizim bayramımızdır“ buyurdu.
Hasan-ı Basrî (rahmetullahi aleyh), birtakım insanların bayram günü gülüp eğlendiklerini görünce: “Allahü teâlâ, Ramazân ayını, müsâbaka (yarış) meydânı gibi yaratmıştır. İnsanlar ibâdette müsâbaka ederler, yarışırlar. Müsâbakayı, yarışı kazananlar kurtulur; kaybedenler helâk olur. Eğer hakîkati bilselerdi, yaptıkları ibâdetleri, amelleri makbûl olanlar sevinçten; yaptıkları ibâdetleri, amelleri kabûl olmayanlar ise, üzüntü ve hasretten gülüp oynayamazlardı” buyurdu. [Ramazân Bayramı kıymetli olduğu gibi, Kurbân Bayramı da kıymetlidir.]
Yine Müslümân, rûhunu teslim edeceği, yanî vefât edeceği zaman, rahmet meleklerini, Cennetteki ni’metleri görünce çok sevinir. Onları görmenin zevkiyle cân verme vakti de Müslümânın bayramıdır. [Cenâb-ı Hak, hepimize, hakîkî bayramlar nasip buyursun.]

Comments are closed.