Kureyş’i sana havale ediyorum!

Abdullah İbni Mes’ud (radıyallahü anh) der ki: Resulullah’ın Kureyş’e beddua ettiğini hiç işitmedim. Yalnız bir gün Kâbe-i şerif yanında namaz kılıyordu.
Ebu Cehil oradaydı.
Yandaşları da vardı.
O esnada bir kişi geldi ve sürüklediği bir deve işkembesini oraya bırakıp geri gitti.
Ebu Cehil bunu gördü.
O işkembeye baktı.
Yandaşlarına döndü.
Ve “Şu iğrenç işkembeyi kim götürür de Muhammed secdeye inince sırtına koyabilir?” dedi.
*
Bir tanesi fırlayıp “Ben yaparım” dedi.
O bedbaht, Ukbe bin Ebi Muayt kâfiriydi. Bu çirkin işe girişip onu aldı ve Efendimiz secdeye inince götürüp üzerine bıraktı.
Efendimiz fark ettiler.
Ve secdeden kalkmadılar.
Onlarsa gülüşüyorlardı.
*
İbni Mes’ud der ki: Ben uzaktan baktım, lâkin müşriklerin korkusundan yanına varamadım. Nihayet müminlerden biri Hazret-i Fatıma’ya koştu.
Bu işi haber verdi.
Az sonra o geldi.
Ve koşup o murdar şeyi mübarek babasının üzerinden kaldırdı. Efendimiz secdeden kalktılar.
Ancak üzülmüşlerdi.
Çok da kırılmışlardı.
*
Bunu yapanların isimlerini tek tek sayıp “Yâ Rabbî! Bunları sana havale ediyorum!” buyurdular.
İbni Mes’ud der ki:
“Vallahi onların hepsi Bedir’de katledildi. Müminler, onların leşlerini ayaklarından sürüyerek Bedir kuyusuna bıraktılar” demiştir.

Comments are closed.