Kutb-i Arvâsî

Kutb-i Arvâsî rahmetullahi aleyh, Anadolu’da yetişen büyük âlim ve velîlerden olup Seyyiddir, yâni hazret-i Hüseyin’in evlâdındandır. İsmi, Abdurrahmân, babasının ismi Seyyid Abdullah’tır. Hicrî 12. asrın ikinci yarısında (m. 1800 senelerinde) Arvas, yâni Van’ın Bahçesaray ilçesine bağlı Doğanyayla köyünde doğdu. 13. asrın ilk yarısında vefât etti. Kabri Van’ın Hoşab (Güzelsu) kazâsındadır. Ziyâret olunur ve bereketlerinden istifâde edilir…
Seyyid Abdurrahmân hazretleri, bir gün sevenleri ve talebeleri ile Van Gölü kıyısında giderken, gölde bulunan Ahtamar Adasındaki Ermeni kilisesinden bir papaz çıkarak su üstünde yürümeye başladı. Talebelerinden bâzılarının hatırına; “Allah’ın düşmanı dediğimiz papaz su üzerinde yürüyor da, evliyânın büyüğü Abdurrahmân Kutub hazretleri acaba neden kıyıdan yürüyerek dolaşıyor?” düşüncesi geldi. Talebelerinin düşüncelerini anlayan Abdurrahmân Arvâsî hazretleri, ayakkabılarını çıkararak ellerine alıp birbirine çarptı. Her çarpışta papaz suya battı. Boğazına kadar battığı zaman son defa çarptı ve papaz tamâmen batıp boğuldu. Abdurrahmân Arvâsî hazretleri böyle düşünen bâzı talebelerine dönerek; “O sihir yaparak su üstünde gidiyor ve sizin îmânınızı bozmak istiyordu. Ayakkabıları çarpınca sihri bozulup battı. Müslümanlar sihir yapmaz, Allahü teâlâdan kerâmet istemekten de hayâ ederler” buyurdu. Kerâmeti ile papazın sihrini bozdu.
Kerâmetleri vefâtından sonra da görüldü… 1974 Kıbrıs harekâtından sonra Van’ın Güzelsu kazâsına âilesi ile birlikte bir hava binbaşısı gelip Abdurrahmân Arvâsî hazretlerinin kabrini sordu. Kabrin bulunduğu yere varıp, orada bir koç kesip fakirlere; şeker alıp çocuklara dağıttı. Kendisine bu yaptıklarının ve ziyâretinin sebebi sorulunca, şöyle anlattı: 
“Kıbrıs harekâtı sırasında adanın üzerinde uçuyordum. Beşparmak Dağlarındaki Rum yuvalarını, oyuklarını, mazgallarını ve müstahkem mevki ve mevzilerini bombalayıp dönecektim. Omzumda iki el hissettim. Korktum. Baktım ki sarıklı, sakallı, nûr yüzlü ihtiyâr bir zât. ‘Evlat, filan mevzileri de bombala!’ buyurdu. ‘Benzinim dönüşe yetmez’ dedim. ‘Korkma ben tekeffül ediyorum’ deyince döndüm. Gösterdiği mevzi ve hedefleri de bombaladım. Mersin’e doğru gelirken; ‘Gördün mü benzinin yetti’ buyurdu. Ben merak edip o zâta; ‘Siz kimsiniz?’ diye sordum. ‘Seyyid Abdurrahmân’ım’ buyurdu. ‘Sağ mısınız?’ dedim. ‘Değilim ama, böyle savaşlarda ve sıkıntılı durumlarda yardıma koşarım’ buyurdu.”

Comments are closed.