MEKKE KADISI Abdurrahman Gubârî

Abdurrahman Gubârî Efendi Osmanlı âlim ve velîlerindendir. Akşehir’de doğdu. İstanbul’a giderek medrese tahsilini tamamladıktan sonra medreselerde müderrislik yaptı. Sonra resmî hizmetten ayrı­lıp Nakşibendî şeyhi Abdüllatif Efendi’ye intisap ederek icazet aldı. Kanûnî Sultan Süleyman tarafından Mekke Kadılığına tayin edildi. 974 (m. 1566)’da orada vefat etti. Buyurdu ki:

Âlimler, (ibâdetlerde aşırı gitmemeli, kendini sıkıntıya düşürmemeli) buyurdu. Bu sözleri, bütün ümmet için farz veya vâcib veya sünnet olan şeylerdedir. Her Müslümanın böyle yapması lâzımdır. Tasavvufcuların çektikleri sıkıntılar ise, nâfile ibâdettir. Herkesin yapması lâzım değildir. Tegâbün sûresi onaltıncı âyetinde meâlen, (Gücünüz yettiği kadar, Allahdan korkunuz!) buyuruldu. Furkan sûresi yetmişinci âyetinde meâlen, (Îman edip tevbe eden ve sâlih ameller işleyenlerin günahlarını sevaplara çeviririm. Allahü teâlâ günahları affedici, acıyıcıdır) buyuruldu. Vahşî, bu âyeti işitince, af için şartlar bildiriyor. Bu şartları yapamazsam korkarım. Bunun daha kolayı yok mudur dedi. Buna karşılık, (Allahü teâlâ, dilediği kullarının şirkten başka her şeyini affeder) meâlindeki âyet geldi. Vahşî, bunu işitince, Allahü teâlâ, beni affetmek dilemezse, ne yaparım dedi. Bunun üzerine, (Ey kendilerine zulmeden kullarım! Allahın rahmetinden Ümidinizi kesmeyiniz! Allahü teâlâ, bütün suçları affeder. O, gafûr, rahîmdir) meâlindeki âyet-i kerime geldi. Vahşî, bu müjde bana yeter dedi. Îman etti…

Bu âyet-i kerime, kıyâmete kadar gelecek olan herkes için müjdedir. Su bulamayanların teyemmüm etmeleri için de, önce (Temiz topraktan ellerinize ve yüzünüze sürünüz!) ve sonra, (Temiz topraklı ellerinizi, ellerinize ve yüzünüze sürünüz!) meâlindeki âyet-i kerime geldi. Toprağı sürmeyi emreylemedi. Emri kolaylaştırdı.

Allahü teâlâ, Peygamberine Mekke dağlarını altın yapayım ister misin buyurunca, bu altınları Allah yolunda ve düşmanlarla cihâd için kullanmayı düşünmedi. İstemedi. Güçlük çekmeyi arzu eyledi. Tebük gazvesinde ise, (Bu orduya lâzım olanları getirene Cenneti müjdeliyorum) buyurarak, Eshâbından yardım istedi. Resûlullahın uzun günler orucunu bozmadığı ve açlıktan mübârek karnına taş bağladığı, kitaplarda yazılıdır.