Mîras bırakmadı!

Osmân Gâzi, babasının yerine geçtiğinde yirmiüç yaşındaydı. Lâkin bir liderde bulunması gereken bütün meziyyetlere sâhipti.
Şöyle ki;
Fevkalâde cesur idi.
Ve gâyet mert idi.
Hem soğukkanlıydı.
Metin ve sabırlıydı.
İslâmiyyete aşkla bağlıydı.
Gâyet mütevâzıydı.
Hizmette ihtiraslıydı.
Güzel huylu ve cömertti.
Çok da hayırseverdi.
Bu, dillere destan idi.
Ölünce geriye üç şey kaldı.
Atı, kılıcı ve kaftanı.
Sevk-i idârede mâhirdi.
Harpte cesur yiğitti.
Otoritesi kuvvetliydi.
Lâkin bu, zorla değildi.
Karşılıklı sevgi ve saygı ileydi.
Fizîkî yönden de mükemmeldi.
Hem cesur bir yiğitti.
Hem güçlü bir kumandandı.
Çok iyi kılıç kullanırdı.
İyi mızrak atardı.
Ata binmekte eşi yoktu.
Babası Ertuğrul Bey, Celâleddîn Rûmî hazretleriyle görüşürdü.
Bir defa Onu da götürdü.
Onun için duâ istedi.
Hazreti Mevlânâ Onu gördü.
Çok sevdi.
Teveccüh eyledi.
Oğul kabul etti.
Osmân’a bakıp;
“Rabbimize sonsuz hamd ve şükürler olsun ki, bize bir oğul verdi” buyurdu.
Sonra, Osmân’ın iki ellerinden tuttu.
Çok hayır duâda bulundu.

Comments are closed.