Mısırlı Âlim Nureddin Ziyâdî

Nureddin
Ziyâdî hazretleri, Mısır’daki Şâfiî âlimlerindendir. 1024 [m. 1615] de
vefat etti. Minhâc şerhine hâşiyesi, âlimler arasında çok makbuldür.
Muharrer kitabını da şerh etmiştir. Bu kitabında buyuruyor ki:
Ahkâm-ı
İslamiyenin hepsi Kur’ân-ı kerîmden çıkmaktadır. Kur’ân-ı kerîm, bütün
Peygamberlere “salevâtullahi aleyhim” gönderilmiş olan, bütün
kitaplardaki ahkamı ve daha fazlasını kendisinde toplamaktadır. Kur’ân-ı
kerîmdeki bu ahkam üç kısımdır: Birinci kısIm ahkamı, ilim ve akıl
sahibi, (İbâret-i nass) ile ve (İşâret-i nass) ile ve (Delâlet-i nass)
ile ve (Mazmûn-i nass) ile ve (İltizâm-i nass) ile ve (İktizâ-i nass)
ile kolayca anlayabilir. Kur’ân-ı kerîmdeki ahkamdan ikinci kısmı açıkça
anlaşılmaz. İctihâd ve istinbât yolu ile meydana çıkarılabilir. Ahkam-ı
ictihadiyede, Eshâb-ı kirâmdan biri, Peygamber efendimize “sallallahü
aleyhi ve sellem” uymayabilirdi. Fakat bu ahkam, Peygamber efendimiz
zamanında hatalı ve şüpheli olamazdı. Çünkü, Cebrâîl “aleyhisselâm”
gelerek, yanlış olan ictihâdlar, Allahü teâlâ tarafından hemen
düzeltilir, hak ile batıl birbirinden hemen ayrılırdı. Peygamberimizin
ahirete teşrifinden sonra meydana çıkarılan ahkam ise, böyle olmayıp,
doğru ile yanlış ictihâdlar karışık kaldı. Bundan dolayıdır ki, vahiy
zamanında ictihâd olunan ahkamı, hem yapmak, hem de inanmak lazımdır.
Peygamberimizden sonra ictihâd olunan ahkamı da yapmak lazım ise de,
icmâ hasıl olmayan ictihâdlarda şüphe etmek, imanı gidermez.
Kur’ân-ı
kerîmde bulunan ahkamdan üçüncü kısmı, o kadar derin ve gizlidir ki,
bunları anlayıp çıkarmaya insan gücü yetişemiyor. Bunlar, Allahü teâlâ
tarafından bildirilmedikçe, anlaşılamaz. Bu da ancak Peygamberimize
gösterilmiş, bildirilmiştir. Başkasına bildirilmez. Bu ahkam da,
Kur’ân-ı kerîmden çıkarılıyor ise de, Peygamber efendimiz tarafından
açıklanmış olduklarından, bunlara (Sünnet) denir. Birinci ve üçüncü
kısım ahkamda kimse, Peygamberden ayrılamaz. Bütün Müslümânların,
bunlara inanması ve tâbi olması lazımdır. Ahkâm-ı ictihâdiyyede ise, her
müctehidin kendi çıkardığı hükme tâbi olması lazımdır. Başka
müctehidlerin ahkamına tâbi olamaz. Bir müctehid, başka müctehide,
ictihâdından dolayı yanıldı, doğru yoldan ayrıldı diyemez. Her
müctehide, kendi ictihâdı haktır ve doğrudur.

Comments are closed.