Mübârek Buhârî

Mübârek Buhârî hazretleri on beşinci asırda yaşamıştır. “Silsile-i aliyye” denilen evliyânın meşhûrlarından olan Seyyid Emîr Külâl (Gilâl) hazretlerinin oğlu Seyyid Emîr Hamza’nın talebesidir. Seyyid Emîr Külâl’in talebesi olduğu da rivâyet edilmiştir…
Mübârek Buhârî hazretleri, vefatından kısa bir zaman önce buyurdu ki:
“Fitne, Müslümânlar arasında bölücülük yapmak, onları sıkıntıya, zarara, günâha sokmak, insanları hükûmete karşı isyâna kışkırtmak demektir. Zâlim olan hükûmete de itâ’at etmek vâcibdir. Başınızdaki âmir, bir Habeş hizmetçi gibi zelîl, aşağı kimse olsa da, İslâmiyyete uygun emrlerine itâ’at vâcibdir. İslâmiyyete uymayan emirlerine de, fitneye, fesâda sebeb olmamak için karşı gelmemeli, isyân etmemelidir…
Din adamlarının insanlara yapamayacakları fetvâları bildirmeleri de fitneye sebeb olur. Köylüye ve ihtiyâra, tecvîdsiz namâz kılınmaz demek böyledir. Çünkü, bunlar artık öğrenemez ve namâzı büsbütün bırakır. Hâlbuki, tecvîdsiz namâzın câiz olduğuna, fetvâ verenler vardır. Bu fetvâ zaîf ise de, hiç kılmamaktan iyidir. Harac olunca başka mezhebi taklîd câiz olduğunu düşünerek, câhillere, âcizlere zorluk çıkarmamalıdır. Kabirleri, türbeleri ziyâret etmelerine, evliyâya adak yapmalarına ve türbelere giderek bereket istemelerine mâni olmamalıdır. Öldükten sonra da, kerâmet sâhibi olduklarını inkâr etmemelidir. Çünkü, câiz olduğunu bildiren fetvâlar vardır. Allahü teâlâya duâ ederken, Peygamberleri ve sâlihleri vesîle etmek ve vesîle olmalarını onlardan istemek câizdir. Çünkü mucize ve kerâmet, ölüm ile bitmez. Ölünce kerâmetin yok olmayacağını âlimlerin çoğu bildirdi. Velînin, diri iken, kılıfında olan kılınç gibi olduğunu, ölünce kılıftan çıkacağını, tasarrufunun dahâ kuvvetli olacağını da bildirdiler…

NASÎHAT UMUMÎ OLMALIDIR!
Fitneye sebeb olacak nasîhati yapmamalıdır. Gücü, kuvveti, salâhiyyeti olan nasîhat etmez ise, (Müdâhene) olur, harâm olur. Gücü yettiği hâlde, fitne çıkarmamak için nasîhat etmezse, (Müdârâ) denir, câiz olur. Hattâ müstehab olur. Güç kullanmak, hükûmet adamlarının vazîfesidir. Alay edenlere, zarar yapacaklara nasîhat verilmez… Nasîhat, birinin yüzüne karşı olmamalı, umûmî olarak, ortadan söylemelidir. Hiç kimse ile münâkaşa etmemelidir.”