Müceddidlerin yapacakları işler nelerdir -2-

Müceddidlerin yapacakları işler nelerdir -2-



Peygamber Efendimizden tam bin sene sonra İslâmiyeti ihyâ eden, bu zâtın İmâm-ı Rabbânî (kuddise sirruh) olduğunda bütün âlimler ittifâk etmişlerdir.

 

Peygamber Efendimizden bin sene sonra, İslâm dînini her bakımdan ihyâ edecek, bid’atlerden temizleyip “Asr-ı Seâdet”teki temiz hâline getirecek, İslâmiyetin zâhirî hükümleriyle tasavvuf bilgilerinde, Peygamberimize tam vâris olan, âlim ve ârif bir zâtın gelmesi lâzım olmuştu. Çünkü insanların hâllerinde çok değişiklikler meydâna gelmişti. Birçok bidatler ortaya çıkmıştı. Peygamber Efendimizden tam bin sene sonra İslâmiyeti ihyâ eden, bu zâtın İmâm-ı Rabbânî (kuddise sirruh) olduğunda bütün âlimler ittifâk etmişlerdir. En büyük âlim ve ârifler, onun hakkında “Müceddid-i elf-i sânî” yâni “İkinci bin yılının müceddidi” unvânını kullandılar. Mektûbât ve diğer eserleri bunu isbat etmektedir.

Bin yılda bir gelen “müceddid”ler, yüz yılda gelenlerden üstündürler. Her asırda gelen “müceddid”in kim olduğunu, kendinden sonra gelen Ehl-i sünnet âlimleri açıklamışlar ve tasdîk etmişlerdir.

Hicretin dört yüz senesinden sonra, “mutlak müctehid” gelmediği gibi, bin dört yüz senesinden sonra da “mürşid-i kâmil” görülmez oldu. Ama “mürşid-i kâmil” olmayan evliyâ ve “mutlak müctehid” olmayan “müceddid”ler, kıyâmete kadar yeryüzünde bulunacaklardır. Bu “müceddid”ler “mürşid-i kâmil”lerin ve “müctehid”lerin kitaplarını her tarafa yayacaklar, unutulmuş olan hak yolunu, Ehl-i Sünnet bilgilerini insanlara bildireceklerdir. Dünyâya yayılmış olan, bidat sâhiplerinin, sahte tarîkatçıların, yollarını şaşırmışların, fen ve dîn yobazlarının, yalanlarına, iftirâlarına cevap vereceklerdir.

“Tecdîd” kelimesinden bahsetmişken, bununla ilgili iki terimi daha ele alalım: “Tecdîd-i îmân” denildiği zaman, “îmânı tâzeleme” kasdolunur. “Tecdîd-i nikâh” denildiğinde de, bu terim, “nikâhı tâzeleme, yenileme” manasına gelir.

 “Tecdîd-i îmân”ın geniş manası ise şöyledir: “Bilerek veya bilmeyerek, küfrü gerektiren (îmânı gideren) bir sözü söyleme veya bir işi yapma ihtimâli üzerine, “Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah” sözünü; manasını bilerek ve inanarak söyleyip, îmânını yenileme, tâzelemedir.”

Meşhûr Osmânlı ulemâsından İmâm-ı Birgivî (rahmetullahi aleyh) “Kadın ve erkek her Müslümânın, her gün sabâh ve akşam, tecdîd-i îmân duâsını okuması lâzımdır. Zevc ile zevcenin (hanımın) birlikte okumaları iyi olur” buyuruyor.

Ebû Saîd Muhammed Hâdimî (rahmetullahi aleyh) ise “Küfre sebeb olan sözü, hatâ ederek, yanılarak söyleyenin îmânı ve nikâhı bozulmaz. Yalnız tövbe ve istiğfâr yâni tecdîd-i îmân etmesi iyi olur. Tecdîd-i nikâh (nikâhı yenilemek) lâzım olmaz” buyurmaktadır.