Müctehid âlimlere tabi olmalıdır

İman
ve ibadet bilgileri, Kur’an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde açık olarak
bildirilmedi. Açıkça bildirilse idi, öylece yapmak farz ve sünnet
olurdu. Farzı yapmayanlar günaha girer, farza ve sünnete kıymet
vermeyenler de kâfir olurdu. Müminlerin hâli güç olurdu. Böyle işleri,
açık bildirilmiş bulunanlara benzeterek işlemek lazım olur. Din âlimleri
arasında, işlerin nasıl yapılabileceğini, böyle benzeterek
anlayabilenlere, müctehid denir. Müctehidin, bir işin
nasıl yapılacağını anlamak için, son gayreti ile uğraşarak, doğruya en
yakın zannına göre amel etmesi, kendine ve ona uyanlara vacib olur.
Âyet-i kerimeler ve hadis-i şerifler, böyle yapmayı emretmektedir.
Müctehid
bir işin nasıl yapılacağını anlamaya çalışırken yanılırsa günah olmaz,
çalışması için bir sevab verilir. Doğruyu bulursa on sevab verilir.
Eshab-ı kiramın hepsi büyük âlim yani müctehid idiler. Bunlardan sonra
gelenler arasında ilk zamanlar ictihad yapabilecek büyük âlim çok idi.

Bunların her birine nice kimseler uyardı. Zamanla, bunların çoğu
unutularak, Ehl-i sünnet içinde yalnız dört mezheb
kaldı. Sonraları, olur olmaz kimselerin çıkıp da, müctehidim diyerek
bozuk fırkalar çıkarmamaları için, Ehl-i sünnet itikadındaki
Müslümanlar, bu dört mezhebden başka mezhebe uymadı. Bu dört mezhebden
her birine Ehl-i sünnetten milyonlarca kimse uydu.

Dört
mezhebin itikadı aynı olduğundan, birbirine yanlış demez, bid’at sahibi,
sapık bilmezler.

“Doğru yol bu dört mezhebdedir” deyip her biri, kendi
mezhebinin doğru olma ihtimalini daha fazla bilir.

İctihad ile
anlaşılan işlerde İslamiyet’in açık emri bulunmadığı için, bir mezhebin
hükmünün yanlış olup diğer üç mezhebden birinin doğru olmak ihtimali
var ise de herkes “Benim mezhebim doğrudur, yanlış olma ihtimali de
vardır ve diğer üç mezheb yanlıştır, doğru olma ihtimali de vardır”
demelidir. Böylece haraç, sıkıntı olmadıkça, bir işi bir mezhebe, başka
bir işi de başka mezhebe göre yaparak dört mezhebi karıştırmak caiz
olmaz.
Bir kimse dört mezhebden hangisini taklid ediyorsa,
hangi mezhebi seçmişse, o mezhebdeki bilgileri öğrenmesi, haraç, sıkıntı
olmadıkça her işinde o mezhebe uyması lazımdır. Ancak bir işin
yapılmasında haraç, güçlük bulunursa, kendi mezhebinde de çıkış yolu
yoksa, o işi başka mezhebe uyarak yapmak caiz olur. Fakat ikinci
mezhebin o işe bağlı olan şartlarını yani farzlarını ve müfsitlerini,
yani o işi, o ibadeti bozan şeyleri gözetmesi lazımdır.