Müftî Zehâvî

Zehâvî hazretleri, Kuzey Irak velîlerindendir. “Feyzî” lakabıyla da bilinir. Bilâhare Bağdat’ta müftü olunca, Muhammed Feyzî, Müftî Zehâvî adıyla meşhûr oldu. 1793 (H. 1208) târihinde Süleymâniye kasabasında doğdu. 1890 (H.1308) târihinde Bağdat’ta vefât etti.
Zehâvî hazretleri, vefatından kısa bir zaman buyurdu ki:
Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” yalnız kalbin hastalıklarını ve tedâvîsini bildirmekle kalmamış, ferdlere, âilelere, cemiyetlere, harblere, mîrâs hesâblarına, yanî her çeşit dünyâ ve âhıret işlerine âit yüz binlerle bilgiyi söylemiştir. Kendi hastalığını ve kalbinin ilâcını bilmeyen bizim gibi câhillerin, bu hadîs-i şerîflerden kendine uygun olanları seçip alması imkânsız gibidir. Evliyâ, kalb, rûh mütehassısları olup, herkesin bünyesine ve hastalığına ve zamânının zulmetine ve fesâdına uygun rûh ilâçlarını, hadîs-i şerîflerden seçerek söylemişler ve yazmışlardır. Resûlullah efendimiz, dünyâ eczâhânesine yüz binlerce ilâç hâzırlayan baştabîb olup, evliyâ da, bu hâzır ilâçları, hastaların derdlerine göre dağıtan, emrindeki yardımcı tabîbler gibidir. Hastalığımızı bilemediğimiz, ilâçları tanımadığımız için, yüzbinlerce hadîs içinden, kendimize ilâç aramaya kalkarsak, aksi tesîr hâsıl olarak, câhilliğimizin cezâsını çeker, fâide yerine zarâr görürüz… İşte bunun için, hadîs-i şerîfte, (Kur’ân-ı kerîmi kendi anladığına göre tefsîr eden kâfir olur) buyuruldu. Mezhebsizler, bu inceliği anlayamadıkları için, “Herkes Kur’ân ve hadîs okumalı, dînini bunlardan kendi anlamalı, mezheb kitâblarını okumamalıdır” diyerek, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâblarının okunmasını yasak ediyorlar…

EHL-İ SÜNNET ÂLİMİ…
Velî demek, Allahü teâlânın rızâsına, sevgisine kavuşmuş olan, Ehl-i sünnet âlimi demektir. (Ehl-i sünnet) demek, Kur’ân-ı kerîmin ve hadîs-i şerîflerin gösterdiği yol demektir. Ehl-i sünnet âlimleri, bu yolu Eshâb-ı kirâmdan öğrendiler. Kendi anladıklarına değil, Eshâb-ı kirâmdan işittiklerine sarıldılar. Ehl-i sünnetten ayrılmak, Kur’ân-ı kerîmin ve hadîs-i şerîflerin doğru yolundan ayrılmak olur. Ehl-i sünnetten ayrılanlar arasında, Kur’ân-ı kerîmdeki ve mütevâtir olan hadîs-i şerîflerdeki şüpheli delîlleri yanlış tevîl edenler, kâfir olmazlar ise de, bid’at sâhibi oluyorlar. Bu delîllerden çıkardıkları yanlış ve bozuk bilgilere, (Kur’ân yolu), (Eshâb yolu) diyerek, ahmakları, câhilleri aldatıyorlar…