Müjde yâ Ömer!..

Habbâb saklandığı yerden çıktı ve büyük bir heyecanla; “Müjde yâ Ömer! Dün gece Resûlullah seninle ilgili bir duâ etti” dedi. Ömer sordu merakla:
“Nasıl duâ etti?”
“El kaldırıp; ‘Yâ Rabbî, bu dîni Ebû Cehil bin Hişâm veya Ömer bin Hattâb ile kuvvetlendir!‘ diye duâ etti. Yâ Ömer, bu ni’met elhamdülillah sana nasîb oldu” dedi.
Ömer de şükretti:
“Elhamdülillah!”
Sevinçten her birinin yüzünde güller açtı. Herkesin içi içine sığmıyor, ne diyeceklerini bilemiyorlardı.
Yüzler gülüyordu.
Herkes mutluydu. Hazret-i Saîd, hazret-i Fâtıma ve hazret-i Habbâb, “radıyallahü anhüm”, bir şey bekliyorlardı Ondan. Ağzının içine bakıp “şehâdeti“ söylesin diye sabırsızlanıyorlardı.
Vaktiydi gayri.
Nihâyet Ömer bin Hattâb; “Peygamber şimdi nerededir?” diye sordu onlara.
Oh, çok şükür!
Elhamdülillah!..
Az önceki kaba adam gitmiş, yerine temiz yüzlü, cana yakın, tatlı bir insan gelmişti.
Düşman gitmiş,
Dost gelmişti.
Hazret-i Fâtıma büyük bir sevinçle; “O şu anda Erkam’ın hânesindedir” dedi.
Ömer Ona döndü.
Ve sevgiyle bakıp;
“Yâ Fâtıma, beni Ona götürün! Onun huzûrunda Müslümân olayım” dedi.
Amân yâ Rabbî!
Bu ne güzel söz.
Bu ne hoş kelâm. Üç garip Müslümân inanılmaz sevince gark olmuşlardı o an.
Hazret-i Ömer
Ve hazret-i Habbâb
İkisi birlikte yola çıktılar. Resûlullahın huzuruna gidiyorlardı. O esnâda Allahın Sevgilisi, bir avuç Eshâbıyla oturmuş, sohbet ediyordu Erkam’ın evinde…