Müslüman, örnek insan demektir…

Müslüman, inancıyla, yaşayışıyla mensubu bulunduğu dini en iyi şekilde temsil ediyorsa, “birinci sınıf” yani “örnek insan” demektir. Dünyalık menfaatler yüzünden dininden taviz veriyorsa, dini istismar ediyorsa, dinin emir ve yasaklarını iyice öğrenmiyorsa, bu “birinci sınıf insan” olamaz. Böyle kimseler kendilerine zarar verdikleri gibi, mensubu bulunduğu dine de telafisi mümkün olmayan zararlar verirler…

Bir toplumu toplum yapan, bir fikri hâkim kılan, mensuplarının temsil kabiliyetidir… Mesela eskiden örnek insan olan “Alperenler” vardı. Bunlar, tasavvuf büyüklerinin sohbetlerinde yetişmiş kimselerdi. Dinimizin güzel ahlâkı ile bezenmişlerdi. Mensubu bulundukları dini en iyi şekilde temsil ediyorlardı. İslâmiyeti yaymak için kendilerini adamışlardı. Eshab-ı kiram gibi ölümü göze alarak, çeşitli memleketlere dağılmışlar, oralarda İslâmiyeti tanıtmakla ömürlerini tamamlamışlardı. Ta Semerkant’tan, Buhara’dan kalkıp Anadolu’ya, Rum diyarına gelmişlerdi. O zaman Bizans İmparatorluğunun sınırları dahilinde bulunan Anadolu’nun değişik yerlerine yerleştiler ve yaşayışlarıyla İslâmiyeti anlattılar. Bunların bu hâlini yakından takip eden yerli halk, bunların nezdinde İslâmiyeti sevmeye başladı. Böylelikle fethedilen yerlerdeki gayrimüslimlerden bir kısmı, İslamiyet’in adaletini, güzelliğini, Müslümanların örnek hayatını görerek Müslüman oldular…

Ne demişler: “Lisan-ı hâl, lisan-ı kâlden entaktır.” Yani, insanın hâl ve hareketi, sözünden daha tesirli olur…

Şimdi de yakın tarihten bir misal verelim…

Osmanlıların son zamanlarında, Japonlar İstanbul’dan, kendilerine İslâmiyeti anlatacak, tanıtacak bir heyet istemişlerdi. Gelen heyet, “Bir araştırma yapıyoruz. Bize dininizi anlatın, beğenirsek topluca Müslüman olabiliriz” dediler.

Bu talep üzerine bir heyet oluşturulup gönderildi. Japonlar büyük bir dikkatle bu heyeti takip ediyordu. Her şeylerini inceliyorlar, en ufak davranışlarını bile gözden kaçırmıyorlardı… Tam görüşmelerin yapılacağı salona giderken olanlar oldu… Bizim heyetten biri, sokağa tükürüverdi!.. Japonlar için her şey bitmişti artık. “Görüşmemize lüzum kalmadı” diyerek heyeti geri gönderdiler…

Evet, bir kişinin yanlış bir hareketi, belki de bir milletin topluca Müslüman olmasına, işte böyle mani olmuştu…

Böyle örnekler her kesim için geçerlidir. Bunun için herkes mensubu bulunduğu fikrin, dinin, mesleğin gerçek manada temsilcisi olmalı…