Müslümanım demek, insanı kurtarmaz

Bir kimsenin, dünyada ve âhırette rahata, saâdete kavuşması için, lafla Müslümanım demesi, Müslüman görünmesi, kâfi değildir. Bu kimsenin Müslümanlığı iyi öğrenmesi, onu doğru anlaması ve yapması, ona uyması, amel etmesi lâzımdır.

İmâm-ı Rabbânî hazretleri, bir talebesine hitaben buyuruyor ki:

“Biz kuluz. Sahibimizin emrindeyiz. Başıboş değiliz. Her istediğimizi yapmaya serbest değiliz. İyi düşünelim! Uzağı gören akıl sâhibi olalım! Kıyâmet günü utanmaktan, pişmân olmaktan başka, ele bir şey geçmez. Gençlik çağı, kazanç zamanıdır. Mert olan, bu vaktin kıymetini bilip, elden kaçırmaz. İhtiyârlık herkese nasîb olmaz. Nasîb olsa da, rahat, elverişli vakit ele geçmez. Vakit de bulunsa, kuvvetsizlik, hâlsizlik zamanında, yarar iş yapılamaz. Bugün, her fırsat elde iken, güç kuvvet yerinde iken, hangi özür, hangi sebeple, bugünün işi yarına bırakılabilir? Peygamber efendimiz; (Yarın yaparım diyen helâk oldu, ziyân etti) buyurdu. Eğer dünya işlerini yarına bırakırsan ve bugün hep âhıret işlerini yaparsan güzel olur. Fakat, bunun aksini yaparsan çok çirkin olur.

Gençlik zamânında, insanı üç din düşmanı olan, nefis, şeytân ve kötü insanlar aldatmaya uğraşmaktadır. Bunlar karşısında az bir ibâdet pek kıymetli olur. İhtiyârlıkta yapılan, bundan kat kat fazla ibâdetlerin bu kadar kıymeti olmaz.

Ey evlâdım! Yalancılığı çok defa görülmüş olan birisi, düşman bu gece filan yerden baskın yapacak dese, idâreciler, akıllılar, karşı koyma güçlerini düşünmez mi? O kimsenin yalancı olduğunu bildikleri hâlde, tehlike bulunan işlerde, ihtiyâtlı, tedbîrli, uyanık bulunmak lâzımdır demezler mi?

Peygamber efendimiz, tekrar tekrar, açıkça, âhıretin sonsuz azâblarını bildiriyor. Buna inanmayorlar. İnanılsa da, tedbîr, kurtulma çâresi düşünmüyorlar. Hâlbuki, Resûlullah efendimiz, kurtuluş yolunu da, göstermektedir. O hâlde, Peygamber efendimizin sözlerine, bir yalancının sözleri kadar kıymet vermemek, nasıl bir îmândır? İmânım var demek, Müslümânım demek, insanı kurtarmaz. Kalbin inanması, yakîn hâsıl etmesi lâzımdır. Hâlbuki, yakîn nerede? Zan bile yok. Belki vehim bile değil. Çünkü tehlikeli zamanlarda vehim edilen şeye karşı da, tedbîr almak, akıl îcâbıdır.”

Netice olarak, bir kimsenin Müslüman görünmesi, yalnız Müslümanım demesi, onu âhırette azaptan kurtarmaz. Müslüman olduğunu, dinin emir ve yasaklarını öğrenerek ve bunlara uygun hareket ederek isbât etmesi lâzımdır. Her ibâdeti, şartlarına uyarak, severek, ihlâs ile yapmalı ve harâmların hepsinden de Allah rızâsı için sakınmalıdır.