Müslümanları Viyana kapılarına götüren kuvvet

Müslümanları Viyana kapılarına götüren kuvvet



Osmanlı Türklerini, Sakarya kenarından, kısa bir zamanda, Viyana kapılarına götüren kuvvet, İslam dininin, ruhu ve bedeni tekâmül ettiren ışıklı yolu idi. 

Müslümanlar niçin geri kaldı -1-

Tarihin her devrinde, türlü kanı taşıyan, türlü dil konuşan, başka başka âdet ve ananelere bağlı olan milyonlarca insanın, aralarındaki farkları bırakarak, bir inanç veya fikir etrafında toplanıp, birer imparatorluk kurduklarını görüyoruz.

Böyle kurulan devletlerin en büyüğüne, en güzeline Orta Çağ’da rastlıyoruz. Hiç bozulmamış, değiştirilmemiş biricik din olan İslam dininin güzel ahlâkı ile bezenmiş, birbirlerini seven, yardımlaşan, çeşitli ırklardan, büyük insan topluluklarının, birleştiklerini biliyoruz. Bu topluluğu ayakta tutan temel, Hak teâlânın emrettiği çalışkanlık, adâlet, iyilik, saygı gibi din esasları idi. Osmanlı Türklerini, Sakarya kenarından, kısa bir zamanda, Viyana kapılarına götüren kuvvet, Sultan Osman’ın ve çocuklarının sımsıkı sarıldıkları İslam dininin, ruhu ve bedeni tekâmül ettiren ışıklı yolu idi. Çünkü İslamiyet’te Müslümanlar birbirinin kardeşidir.

Hıristiyan Avrupa’nın tek kalesi Fransa kapılarını zorlamaya giden Attila (Hicretten 168 yıl önce öldü) idaresindeki Turan Hunları, herhangi bir hak dine mensup olsalardı ve oralara bu hak dinin ahlâkını, ruhunu götürmüş olsalardı, hazret-i Ömer’in “radıyallahü anh” ordusundaki adâlete, şefkate hayran olup, seve seve Müslüman olan Şam Hristiyanları gibi, papazların baskısından, kralların işkencesinden usanmış olan batı Hristiyanları da onlara kucaklarını açmaz mıydı ve bugünkü Avrupa’nın din çehresi ne olurdu?

Emeviler, İslam dinini, İspanya’dan, Avrupa’ya ulaştırdı. Fas, Kurtuba ve Gırnata üniversitelerini kurup, Batı’ya ilim ve fen ışıklarını saldı. Hıristiyanlık âlemini uyandırıp, bugünkü müspet ilerlemenin temelini oluşturdu. Dünya üzerindeki ilk üniversitenin m. 859’da kurulan, Fas’ın Fez şehrinde bulunan Kureviyyin üniversitesi olduğu bütün ansiklopedilerde yazılıdır.

Kâmûs-ül-a’lâm’da diyor ki: (Endülüs sultanı üçüncü Abdürrahman memleketini genişletti. Fas’ta hükümet süren İdrîsîleri, [Şii olan] Fatımilere karşı destekledi. Bunları hükmü altına aldı. Mükemmel donanma da yaptı. Kendisi ve adamları ilim ve edep sâhibi idiler. Âlimlere ve ilme çok kıymet verirdi. Bunun için, Endülüs’te ilim ve fen çok ilerledi. Saray ve devlet daireleri birer ilim kaynağı oldu. Her memleketten ilim öğrenmek için Kurtuba’ya akın akın toplandılar. Kurtuba’da büyük ve mükemmel bir tıp fakültesi kurdu. Avrupa’da ilk yapılan tıp fakültesi budur. Altı yüz bin kitap bulunan bir kütüphane de yaptırdı. Kurtuba’da çok sayıda derin âlimler yetişti…