Nasr bin Abdürrezzâk

Nasr bin Abdürrezzâk hazretleri, Hanbelî mezhebi fıkıh ve hadîs âlimlerindendir. Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin torunudur. Hanbelî mezhebinde ilk Kâdı’l-kudâttır. 1169 (H.564) senesinde doğdu. 1236 (H.633) senesinde vefât etti. Vefatından kısa bir zaman önce buyurdu ki:
Akıl, bir (Kuvve-i derrâke)dir. Yanî anlayıcı bir kuvvettir. Hakkı bâtıldan, iyiyi kötüden, fâideliyi zararlıdan ayırt etmek için yaratılmıştır. Bunun için, hakkı bâtıl ile karıştırabilecek olan insanda, cinde ve meleklerde akıl yaratılmıştır. Allahü teâlânın kendisinde ve Ona âit bilgilerde, hakkın bâtıl ile karıştırılması olamayacağından, o bilgilerde, akıl yalnız başına sened olamaz. Mahlûklara âit bilgilerde, hakkı bâtıl ile karıştırmak mümkün olduğundan, bu bilgilerde aklın işe karışması doğru olur. Allahü teâlâya âit bilgilerde hakkı bâtıl ile karıştırmak istidâdı olmadığından, akıl, o bilgilerde yürüyemez. Rubûbiyyet, yaratıcılık, her bakımdan bir olmak ister. Ayrılık olmadığı için, orada aklın işi yoktur.
Akıl, başlıca iki kısımdır: (Selîm akıl), (Sakîm akıl). Bunların her ikisi de akıldır. Tam selîm akıl, hiç yanılmaz, hatâ etmez. Pişmân olacak hiçbir harekette bulunmaz. Düşündüğü şeylerde aslâ hatâ etmez. Hep doğru ve sonu iyi olan işlerde bulunur. Doğru düşünür ve doğru yolu bulur. İşleri hep doğrudur. Böyle akıl, ancak Peygamberlerde “aleyhimüssalâtü vesselâm” bulunur. Her başladıkları işte muvaffak olmuşlardır. Pişmân olacak, zarar görecek bir şey yapmamışlardır. Bunların aklına yakın, Eshâb-ı kirâmın, Tâbi’în ve Tebe-ı tâbi’înin, din imâmlarının “rıdvânullahi aleyhim ecma’în” akıllarıdır. Bunların akılları, ahkâm-ı islâmiyyeye uygun akıllardır. Onun için, bunların zamânında, İslâmiyyet genişledi. Müslümânlar çoğaldı. Târîhi iyi anlayan, bunu pek iyi görür. Sakîm akıllar, bunların aksi, tam tersi olan akıllardır. Düşündükleri şeylerde ve yaptıkları işlerde yanılır. Hepsi üzüntüye, pişmânlığa, zarara, sıkıntıya sebeb olur.

DÎNÎ VE DÜNYEVÎ AKIL!..
Bu iki kısm akıl arasında, çok ve çeşitli dereceler vardır. Şunu da bildirelim ki, mü’minlerin, dînî aklı ve dünyevî aklı olduğu gibi, kâfirlerin de, dînî ve dünyevî aklı vardır. Kâfirin dünyâ işlerine eren aklı, âhıret işlerine eren aklından üstün olduğu gibi, mü’minin âhıret işlerini anlayan aklı, dünyâ işlerini anlayan aklından üstündür…

Comments are closed.