Ne için ağlıyorsun?

Fudayl bin İyâd hazretleri, gençliğinde yaptığı günahlarına tövbe etmişti. Bir gün sultânın adamlarını gördü yolda. Yanlarına gitti.
Ve ağlayarak;
“Beni sultâna götürün ki, suçumun cezâsını versin” buyurdu. Birlikte gidip, bu isteğini sultâna bildirdiler.
Sultân Onu görüp;
“Hoş geldin” dedi.
Ve adamlarına; “Evine götürün, istirahat etsin!” diye emretti. Saygıyla alıp götürdüler. Evine geldiğinde hâlâ ağlıyordu.
Hanımı gördü onu.
Ve merakla sordu:
“Hayrola bey, ne oldu, niçin ağlayorsun, yoksa dövdüler mi seni görevliler?”
“Hayır dövmediler”.
“Peki niye ağlıyorsun?”
“Sultân cezâmı vermedi. Onun için ağlıyorum” buyurdu.

ÖLÜME HAZIRLAN!
Bu zat sevdiği bir gence; “Ölüme hazırlan!” buyurdu. Genç cevâben; “Ben henüz gencim efendim” dedi.
Büyük velî;
“Evet öyle” dedi.
Ardından da; “Gençsin ama ecel, genç ihtiyar tanımıyor ki evlâdım” buyurdu.
Genç sordu hemen:
“Ölebilir miyim yâni?”
“Elbette evlâdım. Unutma, genç iken ölenlerin sayısı, yaşlanıp da ölenlerden daha fazladır.”
Korku ile sordu yine:
“Peki ne yapayım?”
“Dînini öğren ve öğrendiklerinle amel et. Ama hemen başla, yarına bırakma!”
“Neden efendim?”
Buyurdu ki:
“Çünki ölüm âni gelir. “Yaşlanınca yaparım” diyenlerin çoğu, yaşlılığı görememişlerdir.