Ne okuyordunuz?

Ömer bin Hattab, patlamaya hazır bir yanardağ gibiydi.

Onlara döndü.
Ve hiddetle:
“Size soruyorum ne okuyordunuz? Kur’ân okuyordunuz değil mi?” diye sordu.
Said yaklaştı.
Ve korkarak:
“Hayır yâ Ömer! Sana öyle gelmiştir” dedi.
Ömer kükredi:
“Peki neydi o duyduklarım?”
Said önce sustu.
Sonra cevapladı:
“Şey… aramızda bir mesele vardı, onu konuşuyo…”
Lâfını bitiremedi.
Zira Ömer, tuttuğu gibi hızla yere çarptı onu.
Fatıma bunu gördü.
Ve yardıma koştu.
Ama bir şey yapamadı.
Zira beyini yerden kaldırmaya uğraşıyordu ki amansız bir “tokat” patladı yüzünde.
***
Ama ne tokat!
Balyoz gibi…
Ona öyle geldi.
Gözlerinde şimşekler çaktı.
Neye uğradığını şaşırdı.
Dudağının kenarından aşağıya doğru pembe bir “kan”ın aktığını hissetti.
Peki yâ Ömer?
O da şaşkındı.
Hatta pişmandı.
Fatıma’yı kanlar içinde görünce birden durgunlaştı. Ne de olsa öz kardeşiydi.
Kalbi sızladı.
İçi burkuldu.
Eli kolu yana düştü. (Devamı yarın)