Nereye gidiyoruz?

(Dünden devam)
Abdurrahman bin Avf sordu:
“Nereye gidiyoruz?”
Hazret-i Ömer “Şu ileride yabancı bir ticaret kervanı konaklamış, onu bekleyeceğiz” dedi.
“Niçin bekliyoruz ki?”
“Eşkıyadan bir zarar görmesinler diye.”
“Ama yabancı kervan diyorsun.”
“Evet, yabancı.”
“Kâfirleri mi bekleyeceğiz yani?”
“Evet, çünkü bize sığınmışlar, malları ve canları bize emanettir. Bir zarar görürlerse bizden sorulur ahirette.”
¥ ¥ ¥
Böylece konuştular.
O gece sabaha kadar nöbet tuttular.
Lâkin kâfirlerden biri fark edip koştu kervanbaşına.
Nefes nefeseydi:
¥ ¥ ¥
“Haberin var mı?”
“Neden?”
“Bizi beklediklerinden.”
“Bizi mi, kim beklemiş?”
“Halife Ömer ve bir arkadaşı.”
“Sen neler diyorsun?”
“Evet, gözümle gördüm.”
“Peki niye beklemişler?”
“Eşkıyadan bir zarar görmeyelim diye.”
“Olamaz! Koskoca Halife bize nasıl bekçilik eder?”
“Etti işte.”
“Ama dinlerimiz farklı, onlar Müslüman, biz Hristiyanız.”
“Evet ama hakikat ortada.”
¥ ¥ ¥
Kervanbaşı hayret içinde “Aman tanrım!” dedi gayriihtiyari. “Bu ne ince düşünce, ne nezaket, ne ahlak! Demek ki dinleri bunu emrediyor!” dedi.
Ve beklenen oldu.
Topyekûn “Müslüman” oldular!