Nice mâsumları öldürürsün!

Yezîd bin Ebî Habîb hazretleri “rahmetullahi aleyh”, Tâbiînin büyük âlimlerinden olup ilmin ve âlimin îtibarı hususunda hak sözü söylemekten çekinmezdi.
Bir gün hastalandı.
Vâli ziyarete geldi.
Hürmetlerini arz edip, geçmiş olsun dileğinde bulundu. Bu arada; “Üzerinde pire kanı bulunan elbise ile namaz kılınır mı?” diye fıkhî bir mes’ele sordu.
O sırtını döndü
Cevap vermedi.
Çünkü vâlinin uygunsuz hallerini ve halkına yaptığı eziyet ve zulümleri işitmişti. Vâli aynı suâli tekrar sordu ve cevap bekledi.
Durum aynıydı.
Sırtı dönüktü.
Ve; “Sen her gün nice mâsum insanları öldürüyorsun, onların kanlarından sormuyorsun da, bana pire kanı hakkında soruyorsun?” dedi.

SEN BANA GEL
Halîfenin oğlu kendisine bir kimseyi göndererek ba’zı dînî mes’eleleri sormak için yanına çağırdı bu zâtı.
Cevap verdi ki:
“Kendi gelsin!”
Haberci durumu söyleyince, kendisi kalkıp geldi ve; “Niçin gelmedin?” diye sorunca; “Senin bana gelmen, senin için şereftir. Benim sana gelmemse benim için aşağılıktır” buyurdu.

CANINI VERDİ
Bu zat anlatır: Mina’daydık, kurbanımızı kestik, fakat bir çocuk kesmedi. “Niçin kesmiyorsun?” dedim.
Çok ağladı.
Ellerini açtı.
Ve; “Yâ Rabbî, kurban kesecek param yok. Şu küçük vücûdumu rızân için kurban etmek istiyorum, lütfen kabûl buyur” dedi.
Gözyaşı döktü.
Ve “Allah!” deyip, canını Cânâna teslîm eyledi.