Niçin ağlıyormuş?

Niçin ağlıyormuş?



Abdullah bin Mübârek hazretleri Şam’a giderken, yol kenarında “ölü bir merkep” gördü.

Yanında da biri vardı.

Ve devamlı ağlıyordu!

Adama yaklaşıp;

“Niçin ağlıyorsun?” diye sordu.

Adamcağız;

“Ben fakirim. Bunu üç yüz dirheme almıştım, ama öldü, ne yapacağım diye ağlıyorum” dedi.

İbni Mübârek, ona;

“Ben buna beş yüz dirhem veririm kabul mü?” buyurdu.

Fakir çok sevinip;

“Kabul” deyince, o fakire beş yüz dirhem verip, yoluna devam etti. Fakir, o gece rüyâsında mahşer meydanını gördü. Baktı ki, yeşillikler içinde, her tarafı altın ve yâkutlarla süslü bir merkep var.

Bir melek de;

“Bu kiminse, ona müjdeler olsun!” diye nidâ ediyordu.

Bu, kendi merkebiydi.

O meleğe dedi ki:

“Bu, merkep benim.”

Melek de ona;

“Evet senindi, ama öldüğüne sabretmediğin için başkasının oldu. Bak, üstünde ne yazıyor?” dedi.

Fakir baktı.

“Bu, Abdullah bin Mübârek’in bineğidir” yazıyordu.

O anda uyandı.

İbni Mübârek hazretlerini arayıp buldu.

Ve kendisine;

“Ben, dünkü satıştan vazgeçtim” dedi.

İbni Mübârek de;

“Ben de vazgeçtim ve bu beş yüz dirhemi de sana hediye ettim” buyurdu…

Comments are closed.