Niçin îmân etmiyorsunuz?

(Dünden devam)
Hak teâlâ Hûd Nebî’ye; “Ey Hûd! Yakında onlar azâbın geldiğini görüp, seni yalanladıklarına pişman olacaklar” buyurdu.
İlk îmân eden Cünâde idi.
Hazret-i Hûd’un amcaoğlu idi.
Cünâde akrabâlarına;
“Hûd, sizin amcanızın oğludur. O sizi defâlarca hak yola dâvet ettiği halde siz hep inkâr ettiniz. Niçin îmân etmiyorsunuz?” dedi.
Sen misin öyle diyen.
Fenâ hâlde kızdılar.
Hakârete başladılar.
Hattâ dövmeye kalktılarsa da Cünâde ellerinden kurtulup hazret-i Hûd’un yanına döndü.
Olanları Ona anlattı.
Hazret-i Hûd teselli edip;
“Üzülme! Âhırette senin için hüzün yoktur. Mükâfâtını Allahü teâlâ verir” buyurdu.
Âd kavmi hep inkâr ettiler.
İtiraz ettiler.
Onu yalanladılar.
Giderek bu îtirâz ve inkârları, alay ve hakârete dönüştü.
Daha da ileri gittiler.
Onu taşa tuttular.
Dövmeye başladılar.
Öyle ki, hazret-i Hûd’u döverlerdi. Kendinden geçip bayıldığı zaman da öfkelerinden ayaklarının altına alıp çiğnerlerdi.
Sonra da, mahâret yapmış gibi, sevinç kahkahaları atarlardı.
Hazret-i Hûd, bunların yola gelmeyeceklerini anlayınca, Vâdi-i Nûh denilen yere geldi.
Burası suyu tatlı bir yer idi.
(devamı yarın)