O adamın bir değeri yoktur!

Bir gün Peygamber Efendimiz kahkahalar atan bir Meclis’e uğradı ve: “Meclisinizi, muhabbetinizi, zevkleri altüst eden şeylerle karıştırınız” buyurdu. Onların; “O nedir?” diye sormaları üzerine, Peygamber Efendimiz: “Ölümdür” buyurdu. 
Hazreti Enes’in rivâyetine göre, Peygamber Efendimiz, “Ölümü çok hâtırlayın, zira o, günahlardan korur ve dünyadan yüz çevirttirir” buyurmuştur. Yine Peygamber Efendimiz, “Ayırıcılık bakımından ölüm yeter” diğer bir hadîste de: “Nasihat olarak ölüm yeter” buyurmuştur. 
Peygamber Efendimiz Mescid’e gitmişti. Orada bâzı kimselerin konuşup gülüştüklerini görünce; “Ölümü anın, iyi biliniz ki, nefsimi kudret elinde bulunduran Allah’a yemin ederim ki, benim bildiğimi siz bilseydiniz, az güler çok ağlardınız” buyurmuştur. 
Bir def’a Peygamber Efendimiz’in huzurunda bir adamı övdüklerinde, Peygamber Efendimiz; “Bu adamın ölümü anması nasıldır?” diye sordu. Onlar da; “Ölümü andığını hiç hâtırlamıyoruz” deyince, Peygamber Efendimiz; “O hâlde adamın bir değeri yoktur” buyurdu. 
İbni Ömer anlatıyor: “Bir gün, Peygamber Efendimiz’in huzurunda bulunuyordum. Ensar’dan birisi, “İnsanların en akıllısı ve en keremlisi kimdir?” diye sordu. Peygamber Efendimiz; “Ölümü daha çok anan ve onun için daha çok hâzırlanandır. İşte dünyanın şerefini ve âhiretin keremini ihrâz eden akıllılar bunlardır” buyurdu. 
Hasan-ı Basrî; “Ölüm, dünyanın bütün kötülüklerini açığa çıkardı da akıl sâhibi için dünyalık hususunda sevinç namına bir şey bırakmadı” dedi. 
Rebî bin Haysem; “Kişinin beklediklerinden, ölümden daha hayırlısı yoktur” demiştir. Büyüklerden birisi, kardeşliklerinden birisine yazdığı mektupta; “Kardeşim, ölümü arayıp bulamayacağın gün gelmeden önce, bu dünyada ölüm için hâzırlan” dedi. 
İbni Sîrîn’in yanında ölümden bahsedildiği vakit bütün âzâları ölmüş gibi donardı. 
Ömer bin Abdülaziz her akşam adamlarını başına toplar, ölümden ve kıyâmetten bahsederler ve âdeta bir ölen varmış gibi ağlarlardı…