Öğrenilmeleri farz-ı ayn olan ilimler hangileridir?

Ma’lûm olduğu üzere, bir ibâdetin gerektirdiği ilmi öğrenmiyen, şartlarını bilmeyen ve yerine getirmeyenin yaptığı ibâdet, ihlâs ile yapılmış olsa da, sahîh olmaz. Ancak şartlarını ve rükünlerini ya’nî farzlarını bilerek ve gözeterek yapanın, ibâdeti sahîh olur. Fakat, ihlâs ile yapmadı ise, bu ibâdeti ve hiçbir iyiliği kabûl olmaz; ya’nî sahîh olsa bile makbûl olmaz, sevâb kazanamaz. Allahü teâlâ, kulunun böyle ihlâssız ibâdetini, hayrât ve hasenâtını beğenmeyeceğini bildiriyor. İlim ve ihlâs ile yapılmıyan ibâdetin fâidesi olmaz; insanı küfürden, günâhdan, azâbdan kurtarmaz. Ömür boyunca, böyle ibâdet yapıp da küfür üzere vefât eden münâfıklar çok görülmüştür.
İlim ile, ihlâs ile yapılan ibâdet, insanı, dünyâda küfürden ve günâhdan kurtarır ve azîz eder. Âhirette de, Cehennem azâbından kurtaracağını, Allahü teâlâ, Mâide sûresinin 9. âyetinde ve Vel-asr sûresinde va’d etmektedir…
Müslümânların öğrenmeleri lâzım olan ilimlere, “Ulûm-i İslâmiyye” denir. “Ulûm-i İslâmiyye”, ya’nî “İslâm bilgileri” ikiye ayrılır: I- “Ulûm-i Nakliyye”, II- “Ulûm-i akliyye”.
I- “ULÛM-İ NAKLİYYE”: Bunlara dîn bilgileri de denir. Bu bilgiler, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâplarından okuyarak öğrenilir. Dîn âlimleri, bu bilgileri, “Edille-i şer’ıyye” denilen dört kaynaktan almışlardır. Bu dört kaynak, “Kur’ân-ı kerîm”, “Hadîs-i şerîfler”, “İcmâ-ı ümmet” ve “Kıyâs-ı fukahâ”dır.
Dîn bilgileri de iki ana kısma ayrılır: “Ulûm-i âliye”, ya’nî yüksek dîn bilgileri ve “Ulûm-i ibtidâiyye”, ya’nî âlet ilimleri. Yüksek dîn bilgileri sekiz kısma ayrılır:
1- İlm-i tefsîr. Bu ilmin mütehassıslarına “Müfessir” denir. Müfessir demek, “kelâm-ı İlâhîden, murâd-ı İlâhîyi anlıyan derin âlim” demektir.
2- İlm-i üsûl-i hadîs. Bu ilim, hadîslerin cinslerini ayırır.
3- İlm-i hadîs. Bu ilim, Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) sözlerini, hareketlerini ve hâllerini inceler.
4- İlmi üsûl-i kelâm. Bu ilim, kelâm ilminin, âyet-i kerîmelerden ve hadîs-i şerîflerden nasıl çıkarılacağını anlatır.
5- İlm-i kelâm. Kelâm ilmi, kelime-i şehâdeti, kelime-i tevhîdi ve bunlara bağlı olan îmânın altı şartını anlatır. Bunlar, kalp ile îmân edilmesi lâzım olan bilgilerdir. Kelâm âlimleri, Usûl-i kelâm ve kelâm bilgilerini birlikte yazmayı âdet etmişlerdir.
6- İlm-i üsûl-i fıkıh. Bu ilim, fıkıh bilgilerinin, Kur’ân-ı kerîmden ve hadîs-i şerîflerden nasıl çıkarılacağını bildirir.
7- İlm-i fıkıh. Bu ilim, “ef’âl-i mükellefîn”i, ya’nî âkıl, bâliğ olanların, beden ile nasıl hareket [ibâdet] edeceklerini bildirir. Beden için lâzım olan bilgilerdir. “Ef’âl-i mükellefîn”, “farz”, “vâcib”, “sünnet”, “müstehab”, “mübâh”, “harâm”, “mekrûh” ve “müfsid” olmak üzere sekiz kısım ise de, kısaca üçe ayrılabilir: Emredilen işler, yasak edilen işler, mubâh olanlardır.
8- İlm-i tasavvuf. Bu ilme, “İlm-i ahlâk” da denir. Kalp ile yapılması emir ve yasak edilen şeyleri bildirdiği gibi, îmânın vicdânîleşmesini ve fıkıh işlerinin, seve seve ve kolaylıkla yapılmasını ve ma’rifete kavuşmayı sağlar.
Erkek ve kadın her Müslümânın, bu sekiz bilgiden, “kelâm”, “fıkıh” ve “tasavvuf” bilgilerini, ya’nî özet olarak “İslâmiyyet”i lüzûmu kadar öğrenmesinin farz-ı ayn olduğunu, öğrenmemenin suç, günâh olduğunu, “Hadîka” kitâbının müellifi Abdülganî Nablusî (rahmetullahi aleyh), 323. sahîfesinde ve Seyyid Allâme Muhammed Emîn İbn-i Âbidîn, Hâşiye’sinin Önsöz‘ünde bildirmişlerdir.
Bu sekiz yüksek dîn bilgisini öğrenebilmek için lâzım olan “Âlet ilimleri” ise onikidir. Bunlar: 1-Sarf, 2- Nahv, 3- İştikâk, 4- İştikâk-ı kebîr, 5- Kitâbet, 6-Lüğat, 7-Metn-i lüğat, 8- Bedî’, 9- Beyân, 10- Belâğat, 11- Me’ânî ve 12- İnşâ ilimleridir. [Bunlar, “Hadîka”nın 328. ve “Berîka”nın 329. sahîfelerinde yazılıdır. Dîn bilgileri, böylece yirmi (20) olmakdadır.]
Dîn âlimi olmak için, sekiz yüksek dîn bilgisini, bütün incelikleri ile öğrenmek, fen bilgilerinde de lüzûmu kadar ilim sâhibi olmak lâzımdır. İslâm âlimleri de iki kısmdır: Biri, “dîn imâmları”dır. Bunlar, “Müfessirîn-i ızâm”, “Muhaddisîn-i kirâm” ve “Mütekellimîn”, “Mutasavvifîn” ve “Fukahâ-i fihâm”dır (rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în). Bunların her sözü, her beyânı, Kur’ân-ı kerîmin ve hadîs-i şerîflerin açıklamasıdır. Her sözleri sâbit ve müsellem ve muhakkak doğrudur. [Bugün aklî ilimlerden bahsetmeye yerimiz kalmadı, inşâallah yarın da bir nebze ondan bahsedelim.]

Comments are closed.