Ölenin ardından mâtem tutmak

İslâmiyette mâtem tutmak yoktur. Peygamber efendimiz mâtem tutmayı yasak etmiştir. “Müslim”de bildirilen bir hadîs-i şerîfte Peygamber efendimiz; (İki şey vardır ki, insanı küfre sürükler. Birisi, bir kimsenin soyuna söğmek, ikincisi, ölü için mâtem tutmaktır) buyurdular.
Aşûre günü, ibâdet olarak yalnız meşhûr aşûre tatlısını pişirmek ve dağıtmak bid’attır, günâhtır. O gün, mâtem tutmak da günâhtır.
Cenâzeyi omuzda taşımak sünnettir. Gayr-i müslimlerin âdeti üzere taşımak veyâ cenâzeyi görünce, taşımayıp ayakta durmak harâmdır ve mevtâya eziyet verir. Mâtem işâretleri, çelenk taşımak ve bunları kabir üstüne koymak, Müslümânlıkta yoktur. İbni Mâce’nin bildirdiği hadîs-i şerîfte; (Cenâzeyi yüksek sesle ve ateş, ışık ve başka şeyler taşıyarak götürmeyiniz!) buyuruldu.
Kabir yanında nutuk söylemek, gayr-i müslimlerin âdetidir. Gayr-i müslimler gibi nutuk söylemek, meyyiti kendinde bulunmayan şeylerle övmek câiz değildir. Kendinde bulunan sıfatlarla övmek de faydalı değildir, lüzum da yoktur. Meyyit için sessiz ağlamak câizdir. Meyyit için yüksek sesle ağlamak, mâtem tutmak, siyâh elbise giymek, siyâh perdeler ve rozetler, işâretler asmak, mâtem işâretleri, resmini taşımak câiz değildir. Hazânet-ür-rivâyât’ta diyor ki: “Cenâzeye ve cenâze çıkan yere siyâh örtmek ve siyâh giyinmek câiz değildir.”
Peygamber efendimiz, cenâzeye yürüyerek gidip, binerek döndüler. Bunun sebebini sorduklarında, cevaben; (Cenâze giderken melekler de berâber gider, onun için yürümelidir ve bir vâsıtaya binmekten hayâ etmelidir) buyurdu.
Hazret-i Hüseyin Aşûre günü şehîd oldu diyerek, mâtem tutmak, döğünmek  bid’attir, günâhtır. İslâmiyette mâtem tutmak olsaydı, Aşûre günü değil, Resûlullah efendimizin Tâif’de mübârek ayaklarının kana boyandığı, Uhut’ta mübârek yüzünün kanadığı ve vefât ettiği gün mâtem tutulurdu…
Hazret-i Hüseyin, Aşûre günü şehîd edildi. O yüce imâmın şehît edilmesi, bütün Müslümânlar için büyük musîbet ve üzüntüdür. Hazret-i Osmân’ın ve hazret-i Hamza’nın, pek feci şekilde şehît edilmeleri de, böyle büyük musîbet ve üzüntüdür. Fakat, Peygamber efendimiz, hazret-i Hamza’nın şehît edildiği günün yıl dönümlerinde mâtem yapmadı, yapılmasını emretmedi. O günlerde kabrinin başında duâ ederlerdi.
Netice olarak, mâtem tutmak yasak olmasaydı, herkesten önce Peygamber efendimizin vefâtı için mâtem tutulurdu. Sonra diğer şehit edilen Din Büyükleri için mâtem tutulurdu. Dinimizde, ölenin ardından mâtem tutulması ve başkalarına lânet edilmesi yasak edildiği için, mâtem yapılmaz, onlar için duâ edilir.

Comments are closed.