Ölenlerin imdâdına yetişmek

Ruh, bedenden ayrıldıktan sonra, bedenle ve bedenin bulunduğu toprakla alâkası, ilgisi devam eder. Bir kimse, ölenin defnedildiği bu yeri ziyâret ederse, ikisinin rûhları buluşurlar ve birbirlerinden faydalanırlar. İhyâ-ül-ulûm kitabında; “Ölümü hâtırlamak ve ölüden ibret almak için kabir ziyâret etmek ve sâlihlerin, velîlerin kabirlerinden bereketlenmek müstehaptır” buyuruluyor.
Kabirleri ziyâret ederken, onların hâlinden ibret almak, meyyitin çürüdüğü, yanaklarının, dudaklarının döküldüğü, ağzından pis sular aktığı, karnının şişip patladığı, içine kurtların, böceklerin dolduğu düşünülür. Hâtim-i Esâm hazretleri; “Kabristândan geçen kimse, onları düşünmezse ve duâ etmezse, kendine ve onlara hıyânet etmiş olur” buyurmuştur…
Erkeklerin kabir ziyâret etmeleri emrolundu. Resûlullah efendimiz, kadınlara da, sonradan ziyâret için izin vermişlerdir. Hadîs-i şerîfte;
(Kabirleri ziyâret etmenizi yasak eylemiştim. Bundan sonra, kabirleri ziyâret ediniz!) buyuruldu.
Resûlullah efendimiz, mü’min olan akrabasının ve Eshâbının kabirlerini ziyâret ederdi. Hadîs-i şerîfte;
(Bir mü’minin kabrini ziyâret ederken, Allahümme innî es’elüke-bi-hurmet-i Muhammed aleyhisselâm en lâ tü’az-zibe hâzelmeyyit derse, o meyyitin azâbı kıyâmete kadar ref’ olur) buyuruldu.
İmâm-ı Rabbânî hazretleri, bir yakını vefât eden talebesine hitaben buyuruyor ki:
“İnsan, bu dünyada kalmak için yaratılmadı. Dünyada iş yapmak, çalışmak için yaratıldık. Çalışmalıyız, çalışıp, kazanıp da ölen bir kimse için korkacak bir şey yoktur. Hattâ, böyle ölmek, bir devlet ele geçirmektir. Ölüm bir köprü gibidir, sevgiliyi sevgiliye kavuşturur. Ölmek, felâket değildir. Öldükten sonra başına gelecekleri bilmemek felâkettir. Ölülere, duâ ile, istiğfâr etmekle, onun için sadaka vermekle yardım etmek, imdâtlarına yetişmek lâzımdır. Resûlullah efendimiz; (Ölünün mezârdaki hâli, imdât diye bağıran, denize düşmüş kimseye benzer. Boğulmak üzere olan kimse, kendisini kurtaracak birini beklediği gibi, meyyit de, babasından, anasından, kardeşinden, arkadaşından gelecek bir duâyı gözler. Kendisine bir duâ gelince, dünyânın hepsi kendine verilmiş gibi sevinmekten dahâ çok sevinir. Allahü teâlâ, yaşayanların duâları sebebi ile, ölülere dağlar gibi çok rahmet verir. Dirilerin de ölülere hediyyesi, onlar için duâ ve istiğfâr etmektir) buyurdu.”
Netice olarak, Hadîs-i şerîfte buyurulduğu gibi: (Bir kimse, kabristândan geçerken, onbir kerre İhlâs sûresi okuyup sevâbını meyyitlere hediye ederse, kendisine ölüler adedince sevâp verilir.)

Comments are closed.