Ölüm haktır, dünya ise hayal

Kâinatta her canlı doğar, yaşar ve ölür. Dünya kurulalı bu hep böyle olmuştur. Kıyamete kadar da böyle olacağına inanıyoruz. Bunu yaşayan her insan da bilir, bilmesi lazım. Doğmayı nasıl sevinçle karşılıyorsak, ölümü de öyle gerçek bilmeliyiz. Esas bu. Ancak yaşananlarda bunu çok az görüyoruz. Ölüm geldi cihane, baş ağrısı bahane. Görüntülü ve yazılı medyada sık sık gördüğümüz; kaza veya tedavide hayatını kaybeden yakınları için ağlayanların yanında, buna sebep olduğu düşüncesiyle, yeni öldürme sahneleri. Yani madem benim eşim öldü, bunun doktorunu da ben öldürürüm! Madem benim çocuğum kazada öldü, ben de aracın şoförünü öldürürüm, zihniyeti, maalesef toplumda kol geziyor. Bunun adı beynelmilel hukukta “ihkakı haktır”. Yani kendi hakkını kendi almaktır veya almaya kalkışmaktır. Hani medeniyet, hani demokrasi?
Benim yakınım ölünce ki olabilir; kendi yakını ölünce karşı taraf cani ve hemen lime lime edilmeli mi? Olmaz böyle şey! Toplum bilimciler, toplum mühendisleri bunun çaresine kafa yormalı. Âdem aleyhiselamdan beri milyonlarca senedir milyarlarca kişi öldü. Yine de olacak. Topluma bağlı yaşamaya mecbur insanların nasıl ikna edileceği çok önemlidir. Eğer bunun çaresi, inançları kuvvetlendirmekten geçiyorsa, çaresine bakılmalı. Bunun ihmalinde, hukuk profesörü veya bir yargıcın bile “ihkakı hakka kalkışmasını” hiç yadırgamayalım. Bunu son cenazelerde de sık sık görmekteyiz.
Ölenin camlı fotoğrafın öpmek, tabutuna yüz sürmek, ne ölene bir faydası var ne de yapana! O kişi ölmüştür. Ne alkış ona fayda verir, ne de ağlayıp feryad etmek. Bu hal, insandan başka diğer hayvanlarda bile çok sakin ve ölçülüdür. Ölenin geriye bıraktıkları için, “ne yapabilirim?”i düşünen kaç kişi var. İş alayiş ve sitayişten öteye gitmiyor.
Cahiliye döneminde Dehriyye, Seneviyye, Felasife, Veseniyye ve Brehmenlerin yaptıklarına benzer işlerin ölene ve yakınlarına hiçbir faydası yok. Elbette ki yakınlarımızı sevmek insani görevimizdir. Ama bu bir yere kadar olmalı. Bu olmazsa sosyal hayatımızda daha büyük çalkantılar yaşamamız kaçınılmazdır.

Comments are closed.