Ölüm meleğiyle aynı odada!..

Ambulans ile konuştum. O gün ikindiden sonra saat 19:00 gibi Ankara Hacettepe’den Konya’ya babamın naklini yapacaktık. Babam yine gitmek istediğini söyledi:
-Tamam baba, dedim, bu akşam gideceğiz.
Yatağına uzandı, gözlerini kapadı. Mırıldandı:
-Ben size haklarımı helal ettim, siz de helâl edin. Sen ve kardeşin okulu bitirdiniz. Levent de bir şekilde hallolur.
Annem yanında Kur’an-ı kerim okumaya başladı. Ben de Kelime-i şehadeti söylüyordum. Babam da yavaş yavaş tekrar ediyordu. Bu böyle ne kadar devam etti, tam bilemiyorum. Bir ara odada dolaşıyordum. Tam da babamın ayak ucuna doğru gelmiştim. Babam gözlerini açtı. Masmavi gözleri son altı aydır olmadığı kadar parlak ve canlı idi. Annem:
-Bak baban gözünü açtı, kendine geliyor. Çok şükür, diyordu.
Babam, benim arkamda duran büyük bir şeye bakıyor gibiydi. Derin bir nefes aldı ve başı sağ tarafa doğru döndü, öylece kaldı…
İkindi namazı için Hacettepe Hastanesinin mescidine indim. Mescitte kimse yoktu. Namaza durdum; ama titremekten, nefes alamıyordum. Göğsümden bir inleme sesi çıkıyor ve ben buna engel olamıyordum. Kendi kendime diyordum ki:
“Biraz önce ölüm meleği ile aynı odada idim. Tam da arkamda idi. Babam için gelmişti ve çaresiz onu aldı götürdü. Bir gün de benim için gelecek ve almadan gitmeyecek. O güne hazırlık yapmadın ve o gün hazırlıksız yakalandı isen vay haline!”
Hayatımda ilk defa ölümü tam yakınımda, ensemde hissederek namaza durdum… O kıldığım namazdaki korku, huşu, haz, lezzeti tarif etmem mümkün değil…
Bu namaz, din büyüklerimizin bize “Her namazını son namazın bileceksin” dedikleri türden ve aslında olması gereken namaz gibiydi…
Babam için nakil ambulansına gerek kalmamıştı artık. İptal ettik ve yıllar öncesinde o taksitlerini öde öde bitiremediğimiz Renault marka arabasının arkasında bir sanduka içinde Konya’ya evimize götürdük.
Şimdi, o günleri düşündüğümde, babamı daha önce evine götürmem gerektiğini anlıyorum.
Çünkü insanın vefatına yakın ölüm meleği gelmeden habercilerin gelebilmesi için ortamın İslami şartlara uygun olması gerekmekte… Bunu da bir hastane ortamında oluşturmak mümkün değil.
Ancak bunu bilmenize rağmen hastanızı alıp götüremiyorsunuz… Sanki “bir şeyler daha yapılabilir, yapılmalı” gibi geliyor hepimize.
Babam, harama helale çok dikkat eden birisi idi. Bize bilerek haram lokma yedirmediğini sık sık söylerdi. İnşallah bu amansız hastalık ve çektiği sıkıntılar günahlarına kefaret olmuştur ve imanlı gitmiştir. Rabbim mekânını Cennet eylesin… Nur içinde yat biricik babacığım…
Dr. Necdet Özçelik-İstanbul

Comments are closed.