“Onların korkusu, son nefes içindir”

Ahmed Neccâd hazretleri Bağdad âlimlerinin meşhurlarındandır. Hadîs ve fıkıh ilminde, zamânının en önde gelen âlimlerinden idi. 867 (H.253) senesinde Bağdât’ta doğdu. Birçok âlimden ilim aldı. Yaşadığı devirde, Irak’taki Hanbelî âlimlerinin en büyüğü idi. 959 (H.348) senesinde vefât etti. Vefatına yakın talebelerine buyurdu ki:
“Sâlih Müslümanlar, Allahü teâlânın hükmüne boyun eğerler, gelen şiddet ve belâlara sabrederler, aza kanâat ederler. Allahü teâlâdan başkasından korkmazlar ve kimseden bir şey beklemezler. Ancak Allahü teâlâdan isterler. İnsana, yüksek makamları veren, aşağı düşüren azîz ve zelîl edenin Allahü teâlâ olduğunu bilirler. Sâlih Müslümanlar, Peygamber efendimizin sünnet-i şerîflerine tam uyarlar. Onların korkusu, son nefes içindir. Onlar, az konuşurlar. Öfkelerini tutarlar, şehvetlerini yenerler. Nefslerinin arzularını yapmazlar. Allahü teâlâyı unutturacak bütün engelleri ortadan kaldırarak, hep O’nunla berâber olmaya bakarlar. Böylece nefslerini alçaltıp, ruhlarını yükseltirler.
Nefse, Allahü teâlânın kazâ ve kaderine rızâ göstermek kadar zor gelen bir şey yoktur. Çünkü, kadere râzı olmak, Allahü teâlânın hükmüne boyun eğmek, nefsin isteklerine zıttır. Nefs bunları istemez. Saâdete kavuşmak, nefsin rızâsını terk edip, Allahü teâlânın rızâsına koşmakla mümkündür. Saâdete kavuşanlara müjdeler olsun…

FAKİRLİK VE HASTALIK…
Bütün evliyâlık yollarından geçirildim. Fakat fakirlik, başkaları gözünde hakîr olmak ve hastalık gibi Allahü teâlâya yakın ve daha uygun yol göremedim… 
Ehl-i sünnet ve cemâatten olmanın şartları hakkında çok meseleler vardır. Bu meseleleri bilmek, namazı, orucu, haccı bilmek gibi farzdır. Bunlar öyle farzdır ki, îtikâd doğru olup da, namazda, oruçta ve diğer ibâdetlerde bir noksanlık olursa ve bu noksanlık kasden olmazsa affedilebilir. (Eğer affolunmazsa, insan Cehennem’e girse bile, sonunda yine kurtulur.) Fakat, Ehl-i sünnet ve cemâat îtikâdında bir sarsıntı olursa, bid’at sâhibi olunmuş olur ve bid’at sâhibini de Allahü teâlâ affetmez. İtikâdda bid’at sâhibi olan bir kimseye azap vâcib olur. Ehl-i sünnet ve cemâat îtikâdına sarılmak ve bid’atten çok sakınmak lâzımdır…”