Onu suçlamayın

Sevgili okuyucularımız, genellikle mevsim geçişlerinde görülen ve bir duygu durum bozukluğu olan “Depresyon”, sadece hastanın üzerinde değil çevresinde de olumsuz etki oluşturur. Hastalığın isteksizlik, neşesizlik, zevk alamama gibi belirtileri sebebiyle sosyal ilişkilerde bozulma olur. Bu durum hastalık ne kadar uzun sürerse o denli ağır ve karmaşık hale gelir. Ortada belirli bir sebep yokken kişinin kendisini üzüntülü, karamsar, tahammülsüz hissetmesi çoğu zaman çevresindekiler tarafından anlaşılamaz. Depresyonlunun yakınları, öncelikle bunun hastalık olduğunu kabul etmelidir.

DOKTORA GİTMEYE İKNA EDİN
Depresyon, beyindeki hormonal ve biyokimyasal metabolizmanın bazı bozukluklarından kaynaklanır. Hasta, bu bozukluğun meydana gelmesinden sorumlu değildir. Bundan dolayı, hastalıktan dolayı utanmak, suçlanmak ya da hastanın kendisini suçlaması doğru değildir. Hasta yakınları çoğu zaman ne yapacağını bilmez halde yardım için çırpınıp dururlar. Asıl yapılması gereken onu doktora gitmeye ve rahatsızlığını ayrıntılı bir şekilde anlatmaya ikna etmektir. Depresyon, tedavisi mümkün olan bir hastalıktır, ancak zaman alır. Hastalığın tabiatı gereği karamsar ve umutsuz olan depresyonlu kişiye umut verici sözlerle yaklaşılmalı, tedavisinin mümkün olduğu sık sık hatırlatılmalıdır.
İsteksiz, hiçbir şeyden zevk almayan hastanın neşelenmesi, onun hoşuna gitmesi için çeşitli faaliyetlere zorlamak doğru değildir. Aksi takdirde tavsiye edilen faaliyetleri enerji kaybı ya da isteksizlik sebebiyle yapamayan hasta kendisini aciz ve beceriksiz hissedebilir. Bu da işi daha da içinden çıkılmaz hale getirebilir. Yapılması gereken; kişiyi yük altına sokmayacak kısa gezintiler gibi tekliflerde bulunmalı, ancak ısrarcı olunmamalı. Tedavi ilerledikçe hastaların enerji isteği yerine gelecek, tekliflere daha sıcak bakmaya başlayacaktır.

İLAÇLAR BAĞIMLILIK YAPMAZ!
Şu kesinlikle unutulmamalıdır ki; antidepresan ilaçlar yıllar boyunca kullanıldığında bile bağımlılık oluşturmazlar. Bunlar uyutarak sıkıntıları unutturan ilaçlar değildir. Beyindeki bozulan metabolizmayı düzelterek şikayet ve bulguları azalmasını sağlarlar. Kişi eğer maneviyatını yüksek tutamaz, çevresinden de destek alamazsa kendi kendine depresyonu yenemez. Bu sebeple bazı yakınlarımızın; “İlaçlar bağımlılık yapar, kullanma, kendi kendinin doktoru ol” gibi tavsiyelerde bulunmak hastanın durumunu kötüleştirmekten başka bir işe yaramaz. Tıbbın sağladığı imkânlarla depresyon hastalarının başarıyla tedavi edilmeleri mümkündür. Kullanılan tedavi hasta için uygunsa, depresyon birkaç hafta veya ay içerisinde düzelmeye başlar. Günümüzde hemen hemen her ailede depresyon hastası vardır. Hasta, hekim ve aile iş birliğiyle iyileşmenin başarı şansı daima yüksektir.

SABRIN SONU SELAMETTİR…
Tedavinin ilk haftalarında düzelme olmaması, hastanın umutsuzluğunu artırabilir. Psikiyatrik ilaçların tesiri 2-3 hafta sonra ortaya çıkar.

KORKMAYA GEREK YOK
Depresyon tedavisi son derece kolaydır aslında… Öncelikle bu duruma zemin hazırlayan her türlü iç ve dış faktörün izale edilmesi gerekir. Depresyon tedavisi; duygular, düşünceler ve davranışlar üzerinde çalışarak müspet yola kanalize edilerek, gerekirse de ilaç takviyesi yapılır. Yüz yüze görüşme, karşılıklı içtenlikle konuşma, dertleşme, manevi duyguları güçlendirme, üzerine düşeni yaptıktan sonra gerisini Allah’a havale etme telkinleri tedavinin temelidir. Ayrıca zihni ve şuur altındaki
olumsuzlukları ve çaresizlik düşüncelerini gidermek için psikoterapi de son derece faydalıdır. İlaç tedavisine de serotonin ve noradrenalin üzerinden etki yapan antidepresan ilaçlar kullanılabilir. İlaçtan çabuk netice almak için psikoterapi de uygun olur. Depresyonu oluşturan sebeplere yönelik başta psikososyal stres faktörlerinin de ortadan kaldırılması gerekir. Böylece iyileşme süreci hızlandırılmış olur. Tedavisi ilerledikçe müspet manada değişiklikler gözle görülür derecede fark edilecektir.

Ona NASIL davranalım?
> Depresyonlu kişi hiçbir şeye karşı ilgi duymadığından çevresi tarafından “tembellikle, miskinlikle” suçlanır. Ancak hasta hayat enerjisini kaybetmiştir! Bu onun iradesinde değil, tamamen hastalığın bir sonucudur. Hastanın çevresi, mantıklı düşünmeli ve daha önce çalışkan olan bir insanın niçin şimdi “tembel” diye nitelendirilir hale geldiğini anlamaya çalışmalıdır.
> “Bir şeyin yok, evham yapıyorsun kafaya takıyorsun, düşünecek ne var” türünden sözler hastayı rahatsız eder, anlaşılamadıklarını düşünüp iyice içine kapanırlar. “Haydi gezmeye gidelim, eğlenelim, haydi gül biraz” şeklindeki cümleler bile onu yorar.

SAKİN YERLERE GİDİN
> Depresyonda olan hastaların çoğunluğu sessiz-sakin gürültüden, problemlerden uzak bir ortamda yaşamayı hayal ederler. Konuşmalar, bağrışmalar, çocuk sesleri, eğlenmeler; kendileri çok farklı bir dünyada yaşadıklarından çok rahatsız edicidir. Oysa onun dünyasında; elem, keder, ümitsizlik, yorgunluk, karamsarlık, yalnızlık ve çaresizlik vardır.
> Hastanın yakınında olanlar hastaya bir şey telkin etmeden onu normal bir şekilde anlamaya, değerlendirmeye çalışmalı, yargılamadan, üzmeden konuşmalı. Gerekirse hasta bir psikiyatriste yönlendirilmelidirler.

Huzurlu bir hayat için…
> Aşırı rekabetten kaçınmalı, hiçbir konuda aşırı hırs ve tamah yapmamalıyız
> Her işte illa da “başarılı olmak zorundayız” şeklinde kendimizi şartlandırmamalıyız
> Hiçbir faaliyetimizde çok aceleci olmamalıyız
> Agresif ve ajite yani saldırgan ve asabi olmamalıyız
> Her şeyin kontrolünü daima elinizde tutmak için uğraşmamalı, sorumlulukları paylaşmayı bilmeliyiz
> Her konuda tedbirli davranarak kendimize güvenmeli, Allah’tan yardım dilemeyi alışkanlık haline getirmeliyiz.
> Kendimizle barışık olmalı, hayata daima müspet ve iyimser bakmalıyız
> Vazifemizi yapıp, tevekkül etmeliyiz.

HERKES?depresyonda!

Çağımızın âdeta moda hastalığı haline gelen depresyon, gencinden yaşlısına, erkeğinden kadınına, hatta çocuklarda bile artık sık sık rastlanmaktadır…

Çocuklarda ve gençlerde
Çocuklarda ve gençlerde tipik depresyon belirtileri olmayabilir. Bu yaş grubunda daha çok davranış ve tutum değişiklikleri daha ön plandadır. Bu sebeple aşırı ağlama, hırçınlık, asi davranışlar, çabuk sinirlenme; alkol ve uyuşturucu kullanımına başlamanın temelinde depresyon olabilir.

Yaşlılarda ve menopozluda
Kadınlarda daha sık görülür. Depresyonun tipik belirtileri olmakla beraber; ağır bunaltı (anksiyete), sıkıntı, özellikle sabah sıkıntısı, uyku bozukluğu ön plandadır. Aşırı telaş ve tedirginlik vardır. Sıkıntıdan dolayı sürekli eller oğuşturulur ve yerinde duramama, dolaşma hali vardır. Bedensel uğraşılar daha fazladır. İntihar düşünceleri yoğundur.

Organik sebeplere bağlı
Birçok fiziki bozukluğa bağlı depresyonlar görülebilir. Mesela hipotiroidi gibi hormonal sistemdeki bozukluklar, parkinson, multipl skleroz gibi nörolojik bazı hastalıklarda, kan hastalıklarında, kanserlerde, enfeksiyon hastalıklarının bazılarında, kaza ve ameliyatlardan sonra depresyon gelişebilir. Uzun süre kullanılan tansiyon düşürücü, ülser giderici bazı ilaçlar, bağımlılık yapan uyarıcı ve uyuşturucular, kortizonlu ilaçlar da depresyon oluşturabilirler.

Sizi sıkıntıdan kurtaracak 10 METOT
1. Belli aralıklarla nefes alıp verme yoluyla rahatlama
2. Bir yere uzanarak baş kısmından başlayarak ayaklara kadar bölge bölge gevşeme
3. Düzenli ve dengeli beslenme
4. Problem oluşturan durumların sebeplerini araştırıp bulma ve ortadan kaldırma
5. İnanç ve manevi değerleri uygulamayı öğrenme ve düzenli devam ettirme
6. Duygularını gerçek dostlara ve güvenilir kimselerle açık ve uygun bir şekilde paylaşma
7. Zamanı iyi kullanmayı öğrenme
8. Sosyal destek alma
9. İletişim kabiliyetlerini güçlendirmeyi öğrenme
10. Sıkıntıları çözme becerilerini kazanma ve bunları güçlendirmeyi öğrenme.
– BİTTİ –