Öyleyse hak Peygambersin!

Resulullah Efendimiz Bedir’den zaferle dönmüş; yetmiş de esir alınmış, ancak esirler hakkında bir vahiy gelmemişti…
Bunun için istişare eylediler.
Ve karar verdiler:
Esirler, fidye karşılığı serbest bırakılacaktı…
Aralarında Resulullah’ın amcası Hazret-i Abbas da vardı…
Efendimiz geldiler.
Ve ona yaklaşıp “Yâ Abbas! Kendin ve oğlun Ukayl için fidye ödemen lâzım” buyurdular.
Hazret-i Abbas;
“Ben müminim… Kureyş, beni zorla Bedir’e getirdi” dedi.
Efendimiz;
“Mümin olduğunu en iyi Allah bilir… Zahirde aleyhimizdesin ve fidye vereceksin” buyurdular.
O zaman dedi ki:
“Benim param yok… Sekiz yüz dirhemim vardı, onu da ganimet olarak siz aldınız.” Efendimiz sordu:
“O altınları niçin söylemiyorsun?”
“Hangi altınları?”
“Hani Bedir’e gelirken hanımına verdin de ‘Geri dönemezsem şu kadarı senin, şu kadarı da Fadl, Kusem ve Abdullah’ın’ demiştin ya… İşte o altınları soruyorum.”
Daha da şaşırdı!
Ve hemen sordu ki:
“Yâ Muhammed! O vakit odada ikimizden başka kimse yoktu… Sen bunları nereden biliyorsun?”
“Rabbim bildirdi.”
Hazret-i Abbas “Öyleyse hak Peygambersin” dedi ve Müslüman oldu…