Resim öğretmeninin çocukları

Resim öğretmeninin çocukları

İyi ve kötü beş haslet...

“Resim öğretmenimizin bu babacan samimi içten anlatımı ise ayrı bir zevk katıyordu hatıralara…”   Eğitim Enstitüsü birinci sınıfında okuyorduk. Meslek derslerinin yanında bir de resim dersimiz vardı. Bu dersin hocası da Süleyman Bey adında 50 yaşlarında bir öğretmen idi… Bu muhterem insan yıllarca köylerde öğretmenlik yaptıktan sonra Gazi Eğitim Enstitüsü resim bölümünden mezun olmuştu… Hayat şartları evliliğe pek fırsat bulamamış olacak ki 40 yaşlarında ancak evlenmişti. Bu evlilikten birisi sekiz biri beş yaşında iki küçük çocuk sahibi olmuştu. Çocuklarına çok düşkün bir babaydı. Zaten biz de okul lojmanlarının önünde çocuklarını abla kardeş oyun oynarken görürdük. Cıvıl cıvıl neşeli iki çocuktu… Dersimiz resim olsa da Süleyman Beyin köy öğretmenliği ile ilgili anıları bizim çok ilgimizi çekerdi. Bizler de şunun şurasında iki yıl sonra okulumuzdan mezun olacaktık. Sonra ülkenin kim bilir hangi bir cennet köşesinde herhangi bir ilinde veya ilçesinde köy öğretmeni olarak görev alacaktık. Bu sebeple köy tecrübesi olmuş bir öğretmenin hatıraları bizim için ileride tecrübe olacak birer anekdot niteliğindeydi. Öğretmenimizin bu babacan tavırları, samimi içten konuşmaları derse de hatıralara da ayrı bir zevk katıyordu. Ders kaynatılıyor gibi gelse de öğretmenimizin biraz da bilerek anlattığı bu hatıraları dinlemeye hepimiz bayılırdık. Anlatmasını istediğimizde bizi kırmazdı. Her birimizi bir arkadaş gibi gördüğü için gönlümüzü fethederdi. Bütün bu sebeplerle ona saygımız diğer öğretmenlere olan saygıdan farklıydı. O sene birinci sınıf bitmiş, ikinci sınıfa başlamıştık. O sene de resim dersimizin öğretmeni Süleyman Bey olmuştu. Ama Süleyman Beyin dersleri iki hafta üst üste boş geçiyordu. Lojman önünde oynayan çocuklarını da göremeyince “herhâlde önemli bir şey vardır?” diye düşündük. Diğer öğretmenlere sorduğumuzda aldığımız cevap içimizi burktu: -Küçük çocuğu hastalanmış. -Neyi varmış öğretmenim? -Bilmiyorum çocuklar, sadece çocuğunun hastalandığını söylediler. O yıllarda cep telefonu WhatsApp filan nerede? Mecburen Süleyman Beyin derslere gelmesini bekledik. Ertesi hafta derslere gelmişti öğretmenimiz ama çok üzgündü ve durgundu. O şen şakrak öğretmen birkaç günde çökmüş, yaşlanmış hayattan bezmiş durumdaydı. Kendisine çocuğunun durumunu sorduk. -Hocam bizim bir yardımımız olur mu? -Sağ olun arkadaşlar. -Hocam nedir durum merak ettik inanın. Öğretmen yaşadıklarını anlatmaya başladı… DEVAMI YARIN

Comments are closed.