Resulullah’a âşık bir fakir

Bağdat’ta bir grup zengin, Hac yolculuğuna çıktılar. O yörede Resulullah’ın aşkıyla yanan bir fakir vardı ki yıllardır Kâbe hasretiyle yanıp kavruluyordu.
Kafileyi gördü.
Ve katıldı o kervana.
Ama parası yoktu.
Bineği de yoktu.
Zenginlerden biri fark etti onu.
Alaylı bir tavırla:
“Ey fakir! Bineğin yok, azığın yok, paran yok. Nasıl hacca gideceksin?” diye sordu.
Fakir cevaben:
“Allah büyüktür” dedi.
Ve ayrıldı yanından.
Mahzun olup ağladı.
Kâbe’ye vardılar.
Fakir, haccı ifa etti. Sonra Medine’ye doğru yola çıktılar. Zengin, bu fakiri görüp sordu yine:
“Sen haccını yapabildin mi?”
“Rabbime şükürler olsun. Hac yapmak bana da nasip oldu”
“Peki beratını aldın mı bari?”
“Ne beratı?”
Zengin, cebinden çıkardığı herhangi bir kâğıdı gösterip “Bak, Kâbe’yi ziyaret edenlere böyle berat veriyorlar. Hepimiz aldık” dedi.
Fakir koştu Kâbe’ye. 
Örtüsüne yapışıp:
“Yâ Rabbî! O berattan ben de isterim” diye yalvardı.
O anda eline bir kâğıt tutuşturuldu gaipten. O kâğıdı yüzüne gözüne sürdü ve koşup yetişti kafileye. Ve kâğıdı gösterdi ona. Misk kokulu, nur yazılı kâğıdı görünce aklı gitti zenginin.
Bayılıp düştü atından. Kendine geldiğinde anlamıştı her şeyi. Ağlama sırası kendisindeydi artık!..