Resûlullahı canından çok sevmedikçe…

Resûlullahı canından çok sevmedikçe…



Hazreti Ebû Bekir’in (radıyallahü anh) Resûlullaha olan sevgi ve muhabbeti pek meşhurdur…

 

Muhammed bin Sa’îd Adenî hazretleri Şafiî mezhebi fıkıh âlimlerindendir. “İbn-i Kebben” adıyla meşhûr olmuştur. 776 (m. 1374) senesinde Yemen’de doğdu. 842 (m. 1438) senesinde aynı yerde vefât etti… Bir dersinde buyurdu ki:

Her müminin Resûl-i ekremi (sallallahü aleyhi ve sellem) sevmesi lâzımdır. Bir kimse Resûlullahı canından, malından, evlâdından, ana ve babasından daha çok sevmedikçe imânı kâmil bir mümin olamaz. Resûlullah efendimizi seven, içinde imânın tadını duyar, Resûlullahı sevenler arasına katılır. Allahü teâlânın kendilerine lütuf ve ihsânda bulunduğu kimselerle arkadaş olur. Eshâb-ı kirâm (radıyallahü anhüm), Resûlullah efendimizi canlarından daha çok seviyorlardı. O’na kavuşmayı, O’na yakın olmayı, her şeye tercih ediyorlardı. O’na hürmette kusur etmemek için bütün güçleri ile çalışıyorlardı. O’na çok salât ve selâm okuyorlardı.

Hele Ebû Bekir’in (radıyallahü anh) Resûlullaha olan sevgi ve muhabbeti pek meşhurdur.

Hazreti Ömer, Resûlullahı canından daha çok sevdiğini yemîn ile söylemiştir.

Hazreti Osman ve Hazreti Ali’nin de Resûlullaha olan sevgi ve muhabbetleri malumdur. Hazreti Ali’den şöyle bildirilmiştir: “Vallahi, Resûlullah bize, mallarımızdan, çocuklarımızdan, babalarımızdan ve analarımızdan, hararetten yanan ciğerlerin serin suya olan iştiyâklarından daha sevgilidir ve kıymetlidir.”

Amr bin As (radıyallahü anh) şöyle buyurmuştur: “Hiçbir kimse bana Resûlullahtan daha sevgili olmamıştır.”

Resûlullah efendimize sevginin alâmeti, Resûlullaha hürmet ve tazim, O’nun ümmetine şefkat, sâlihlerine iyilik etmek, onlara nasîhatte bulunmak, onlara faydalı olup, zararları onlardan def etmektir. Resûlullahı sevenlerden olanlara, O’nun emirlerine uyup, yasaklarından kaçanlara, gerek sıkıntı ve gerekse genişlik zamanlarında O’nun âdabı ile edeblenenlere, O’nun emrettiklerini nefsinin arzu ve isteklerine tercih edenlere, Allah için sevinip, Allah için sevenlere, O’nun sünneti ile amel etmeye devam edenlere, şehvetinin isteğinin aksine, Resûlullahın sünnet-i seniyyesi istikâmetinde gidenlere, O’nun sünnet-i seniyyesini (dinin emir ve yasaklarını) öğrenen ve onlarla amel edenlere, O’nun ahlâkı ile ahlâklananlara, O’nun sevdiklerini sevenlere, Resûlullahın Ehl-i beytine ve Eshâb-ı kirâma hürmet edip onları sevenlere, bidatlerden ve bidat ehlinden uzak kalanlara ne mutlu…