Resulullahın gözyaşları!..

Efendimiz’in, Hazret-i Mariye’den İbrahim adında bir oğlu dünyaya geldi ve bir köyde sütanneye verildi. Efendimiz, oğlunu ziyaret için sık sık bu köye gider, onu şefkat ve merhametle severlerdi. Bir gün yine gittiğinde ruhunu teslim etmek üzereyken gördü.
Kucağına aldı.
Bağrına bastı.
Saçlarını okşadı.
Sevdi, öptü, vefat edince de “Yâ İbrahim! Ölümüne çok üzüldük. Gözlerimiz ağlıyor, kalbimiz sızlıyor. Fakat Rabbimizi gücendirecek bir söz söylemeyiz” buyurdu.
Mübarek gözleri doldu.
Damla damla yaş aktı.
Bu hâli gören Abdurrahman bin Avf “Yâ Resulallah! Siz de mi ağlıyorsunuz?” dedi.
Resul aleyhisselam:
“Ben sizi ağlamaktan menetmem. Çünkü o, insanın iradesinde değildir. Ama sesli ağlamaktan ve feryat etmekten menederim” buyurdu.
Daha sonra kalktı.
Namazını kıldırdı.
Kabrine defnetti.
Kabrinin üzerine su döktü. Baş tarafına da büyükçe bir taş koydu. Bu ikisi Efendimizin sünneti olarak bugün de devam etmektedir.
O gün güneş tutuldu.
Bunu görenler, Efendimizin oğlu İbrahim’in ölümüne yordular.
Ama Efendimiz:
“Ay ve Güneş, Allah’ın âyetlerinden ikisidir. Kimsenin ölümünden dolayı tutulmazlar” buyurdular.