“Sabah akşam, ateş ile azap olunurlar!”

“Sabah akşam, ateş ile azap olunurlar!”



Kâfirlere ve îman ile gidenlerden âsilere, mezârda kabir azâbı olduğunu, Resûlullah Efendimiz haber vermiştir.

 

İmâm-ül-Haremeyn Taberî hazretleri hadîs ve Şafiî mezhebi fıkıh âlimidir. 418 (m. 1027)’de İran’da Taberistan’da doğdu. 498 (m. 1105)’de Mekke’de vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:

Allahü teâlâ, her şeyin sebepsiz, şartsız mâliki, hepimizin sahibidir. Bütün insanlar, Onun mahlûku, kullarıdır. Kullarına verdiği her emri ve her şeyi istediği gibi kullanması, hep yerindedir ve faydalıdır. Bunda, zulüm, fesat olamaz. Memurlar, âmirlere, kullar sahiplere emirlerin, işlerin sebebini soramaz. Bütün insanları Cehenneme koyup, sonsuz azap yapsaydı, kimin bir şey söylemeğe hakkı olabilirdi? Çünkü kendi yarattığı, yetiştirdiği mülkünü kullanıyor. Başkası yok ki, onun mülküne tecâvüz olsun ve zulüm denilebilsin.

Peygamberlerin Allahü teâlâ tarafından bizlere haber verdikleri her şey ve her emir doğrudur. Kâfirlere ve îman ile gidenlerden âsilere, mezârda kabir azâbı olduğunu, Resûlullah Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) haber vermiştir. Kâfirler ve müminler [veyahut yalnız müminler] kabre konulunca, Münker ve Nekîr ismindeki iki melek gelip suâl soracaklardır. Kabir, dünya ile âhiret arasında bir köprü, bir geçit olduğundan, kabir azâbı bir bakımdan dünya azaplarına benziyor ki, sonsuz değildir. Bir bakımdan da, âhiret azaplarına benzer ki, âhiret azâbı cinsindendir. Mümin sûresinin, (Sabah, akşam, ateş ile azap olunurlar) meâlindeki kırkaltıncı âyet-i kerimesi, kabir azâbını bildiriyor. Kabirdeki nimetler de, hem dünya, hem de âhiret rahatlıklarına benzer.

İyi bir kimse, tâlihli bir insan, kusurları, günâhları, lütuf ve ihsân ile affolunan ve yüzüne vurulmayan kimsedir. Eğer günâhı yüzüne vurulursa ve bunun için de, merhamet olunarak, yalnız dünya sıkıntıları çektirilip günâhları, böylece temizlenen kimse de, çok tâlihlidir. Bununla da temizlenmeyip, geri kalan günâhları için, kabir sıkması ve kabir azâbı çekerek günâhları biten, kıyâmet gününe, mahşer meydanına günâhsız olarak götürülen de, ne kadar çok tâlihlidir. Eğer böyle yapmayıp, âhirette de cezâlandırılırsa, yine insâftır ve adalettir. Fakat o gün, günâhlı olan ve mahcup ve yüzleri kara olan, ne kadar güç durumdadır. Fakat bunlardan, Müslüman olanlara yine acınacak, bunlar, sonunda yine merhamete kavuşacak, Cehennem azâbında, sonsuz kalmaktan kurtulacaklardır ki, bu da, ne kadar büyük nimettir.