Şa’ban ayının ikinci yarısına girdik…

İslâm dîninde özel yerleri bulunan ve “üç aylar”ın ikincisi olan “Şa’ban” ayı, “Peygamber Efendimizin (sallallâhü aleyhi ve sellem) ayı” olarak anılmaktadır.
Bir hadîs-i şerîfte: “Recep ayı, Allahü teâlânın ayı; Şa’bân benim ayım, Ramazân da benim ümmetimin ayıdır. Şa’bân ayı, günâhlar için keffâret ayı, Ramazân ayı ise, günâhların temizleyicisi olan aydır” buyurulmuştur.
Şa’bân-ı şerîf, hayırların çoğaldığı, bereketlerin indiği, hatâların terk edildiği, günâhların örtüldüğü bir aydır. Âişe vâlidemiz (radıyallahü anhâ) buyurmuştur ki:
“Resûlullahın, [Ramazân ayı müstesnâ olmak üzere] hiçbir ayda, Şa’bân ayından daha çok oruç tuttuğunu görmedim. Bazen Şa’bân ayının tamâmını oruçlu geçirirdi.” [Buhârî]
Resûlullah Efendimize, Şa’bân ayında niçin çok oruç tuttuğu sorulduğu zaman şöyle cevap vermiştir: “Şa’bân, öyle fazîletli bir aydır ki, insanlar bundan gâfildirler. Bu ayda ameller, âlemlerin Rabbine arz edilir. Ben de amelimin oruçlu iken arz edilmesini isterim.” [Nesâî]
Bir zamânda veyâ bir yerde yâhut bir şeyi okumakta, yapmakta, çok sevâb verileceğini işitince, o sevâba kavuşmaya niyyet ederek yapana, bu haber doğru olmasa bile, Allahü teâlâ, o sevâbları ihsân edebilir.
Fakat, bunun İslâmiyyet tarafından yasak edilmemiş bir şey olması lâzımdır. Genel bir kâidedir ki, nâfile ibâdetlerin sevâblarına kavuşabilmek için, îmânda ve farzlarda kusûr olmaması, günâhlara tevbe etmek ve ibâdet olarak yapmaya niyyet etmek şarttır.
Sağlığı yerinde olan, Şa’bân ayının çoğunu, hattâ tamâmını oruçlu geçirebilir. Ama bünyesi zayıf olanların, Şa’bân ayının 15’inden sonra oruç tutmayıp farz olan Ramazân-ı şerîf orucuna hazırlanmaları iyi olur…
Enes bin Mâlik’in (radıyallahü anh) anlattığına göre: “Resûlullahın Eshâbı, Şa’bân ayının hilâlini görünce, Mushaf-ı şerîf üzerine kapanıp, Kur’ân-ı kerîm okumaya devâm ederlerdi.
Müslümânlar bu ayda, mâllarının zekâtını çıkarıp, Ramazân-ı şerîfte oruç tutacaklara kuvvet ve kudret bahşetmek için, fakîr, miskîn ve zayıflara verirlerdi.
Hâkim ve vâlîler, zindân ve hapishânede olanları huzûrlarına getirtip cezâlarını hafîfletir veya serbest bırakırlardı.
Ramazân hilâlini (ayını) görünce de gusledip, i’tikâfa çekilirlerdi.”