Sabırlı olmayan muvaffak olamaz

Sabırlı olmayan muvaffak olamaz



Sabretmek, kurtuluşa, başarıya sebep olan güzel huydur. Sabır, Peygamberlerin hasletlerindendir. Bunun için atalarımız “Sabır, acı ise de meyvesi tatlıdır” demişlerdir. Belalara sabretmek, kurtuluşa sebeptir.

Gelen bela ve sıkıntılara sabrederek göğüs germek büyük nimettir. Sabredemeyen felakete düçar olur. Bir hastalık, bir bela gelince bağırıp çağırmak fayda vermez. Aksine zararlı olur. Bunun tek çaresi Allahü teâlânın takdirine razı olmaktır. Sabırlı olmayan muvaffak olamaz… 

Sabrın fazileti o kadar büyüktür ki, Allahü teâlâ, sabrı çok aziz eyledi. Herkes sabır nimetine kavuşamaz… Mukadder olan şey başa gelir, eğer sabredilirse ecri görülür. Sabredilmez, bağırılırsa, günaha girilir ve huzursuz olunur. Sıkıntı her ne kadar çok acı ise de, sabredilir ise, nimet olacağı bildirilmiştir.

Bu dünya zahmet ve belâ yeridir. Bu dünyaya gelen, musibetlere maruz kalacaktır. Dünya ve âhiret hayatını kazanmak isteyenin açlığa, insanların kötülemesine ve çeşitli musibetlere sabretmesi lâzımdır. Sabreden murâdına erer…

Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: 

“Sabredenin gideceği yer Cennettir.”

       ***

Büyük İslam âlimi Hüseyin Hilmi Işık Efendi (rahmetullahi aleyh) bir sohbetinde buyurdu ki:

Dünyadaki derd-ü belâlar hep nimettir. Öyle yazıyor Mektûbât’ta. Kıyâmette, karşılığında sevap verilecek. Ama derd-ü belâya sevap verilmez, derd-ü belâya sabredince sevap verilir, sabredene verilir. “Yâ Rabbî! Senden geldi bu bana, şükürler olsun” diyene, kıyâmette mükâfât var… Onun için birbirimizi incitmeyeceğiz. Birimiz birimizi incitirsek dahi, karşıdakinin buna sabretmesi lâzım. Hattâ ona duâ etmesi lâzım. Dînimiz böyle emrediyor. Müslümanlık budur, kardeşlik budur…

Büyük âlim ve velî Muhammed Masum hazretleri, vefatına yakın hadis kitabını aldı, açtı ve şu hadîs-i şerîfi okudu:

“Dünyada derd-ü belâ çekenler, hastalık, eziyet, işkence çekenler ve sabredenler; ‘Yâ Rabbî! Ben buna müstahakım, ne yapsan yeridir, günahım çok’ diyerek böyle sabredenler, kıyâmette çok sevâba kavuşacaklar. Öyle nimetlere kavuşacaklar ki, dünyada rahat, huzur içinde yaşayanlar, bunları görecekler de imrenecekler ‘Ah keşke; dünyada bizim içimizdeki organları koparsalardı, doğrasalardı tüm vücudumuzu, onlara sabretseydik de şimdi biz de böyle nimetlere kavuşsaydık’ diyecekler…”

İşte bunu okuyor ve kitabı kapatıyor. Kapatış, o kapatış. O akşam hasta oluyor, birkaç gün sonra da vefât ediyor. Muhammed Masum hazretlerinin son okudukları hadîs-i şerîf bu oluyor…